KISMET EFSANESİ
GERİ DÖNDÜ…
O hepimizin sevgilisiydi.
Hümeyra Özbaş (biz ona Hümüş teyze derdik. Oysa o Türkiye’nin Hümüş Sultanıydı) Kusadası’nın pırlantası sayılan Kısmet Otel efsanesini de yaratan insandı. Halil Özbaş’ın yarattığı Kısmet’i tek başına, bölgedeki otellerin sultanı konumuna sokmuştu. Tam 30 yıl, tüm ailemle birlikte her yazımı orada geçirdim. Kısmet’te yıllar içinde, Hümeyra Sultan gibi efsaneleşmişti. Osmanlı hanedanının adeta son kalesiydi. On yıl önce gözlerini kapattığında, bizim de her şeyimiz uçup gitti.
Hümüş olmadan Kısmette olamazdı.
Geçen haftasonu, uzun bir aradan sonra tekrar Kuşadası’na gittim ve tabii eski sevgilime uğramadan edemedim.
Gözlerine inanamadım.
Efsane geri dönmüştü.
Her taşını, her ağacını bildiğim Kısmet bütün eski asaletiyle, hem de bu defa daha da güzel, daha sıcak,daha da albenili bir şekilde karşıma çıktı. Güzelleşmiş, gençleşmiş, yeni bir tuvalet giymiş. Yine o dev çınar ağaçlarının altında çay içebiliyor, marina barda içkinizi yudumluyor, Erdal’ın gözetiminde nefis yemek yiyebiliyor, yusufçuk kuşlarının eşliğinde bambaşka bir dünyaya girebiliyorsunuz.
Efsaneyi geri getiren Özbaş ailesinin güzel kızı Hanzade olmuş.
Odalar yenilenmiş, eski asaletinden hiç kaybetmemiş.
Nasıl sevindim tahmin edemezsiniz.
Tavsiye ederim, eğer ailenizle güzel bir haftasonu geçirmek istiyorsanız… Eğer sevgilinizle romantik birkaç gün geçirmeyi planlıyorsanız, Kısmet’e gidin. Ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Zira alışılmış bir otele gitmeyeceksiniz. Hümeyra Sultanın Hümüş sultanın evinde misafir kalacaksınız ve Hanzade prenses ile tanışacaksınız.
KUŞADASINI TANIYAMADIM...
Hayatımın 30 yılının yaz tatillleri Kuşadası’nda geçti. Son derece basit bir kıyı kasabasıyken, Cemile Garan sayesinde bu nefis yöreyi tanıdım. Bütün ailem, özellikle oğlum Umur ile orada birlikte büyüdük.
10 yıl önce ayrıldım ve geçen hafta ilk defa geri dönünce, karşımda bambaşka bir Kuşadası buldum.
Güzelim kıyıları, dost insanları, sempatik meyhaneleri, güzelim Kısmet ve İmbat otellerinden ibaret turizmiyle tembel bir tatil yöresiydi.
Bugün baktım, bir kıyı kenti olmuş.
Bunu kötü anlamda kullanmıyorum. Tam aksine, artık yepyeni bir statüye kavuşmuş bir dev kentten söz ediyorum.
İsteyen, istediği kadar eleştirsin. Bugünkü Kuşadası artık o bizim eskiden tanıdığımız yer değil. Büyümüş, güzel ve dev bir metropol olmuş. Üstelik temiz. Nice büyük şehirden daha düzenli, daha iyi organize olmuş. Başarılı bir Büyükşehir belediye hizmeti var.
Şimdi, giderek artan sayıda insanın kış aylarında neden Kuşadası’nı tercih ettiklerini daha iyi anladım.
AFRODİSİAS, İKİ
SEVGİLİSİNİ KUCAKLADI
Geçen hafta harika bir gün geçirdim.
Ömer Koç’un başkanlığındaki Geyre Vakfı, Afrodisias’ın Sebastian Sevgi Gönül Salonunun açılışını yaptı.
Afrodisias, en prestijli ve her biri birer sanat şaheseri olan heykeller ve kabartmaların bulunduğu yerdir. 1979-1986 arasında Prof. Kenan Erim tarafından gün ışığına çıkarıldı. İçindekileri teşhir etmek, kazıları sürdürmek ve Afrodisias’ı adına layık şekilde tutmak, Koç ailesine nasip oldu.
Önce Sevgi Gönül, ardından da Semahat Arsel ve Ömer Koç.
Açılışı yapılan salonda harika ötesi kabartmalar var. Hemen hepsi de, Geyre Vakfının topladığı paralarla, kişisel bağışlarla tamamlanmış.
Afrodisias’ı dolaşırken Sevgi Gönül’ün güler yüzü ve Kenan Erim’in ruhu bizleri hiç bırakmadı.
İSTANBUL ALEXİS’İ
İKİNCİ DEFA KAYBEDİYOR...
Alexis Alexandris, çok genç yaşlarında (1960’larda) İstanbul’u terketmişti. Daha doğrusu onu bizler gitmeye zorlamıştık. Oysa, ailece hepimizden daha İstanbullu idi. Ancak, politikacıların küçük dünyası, uluslararası ilişkilerin küçük oyunları, Alexis’i doğduğu yerden koparıp attı.
Aradan uzun yıllar geçti ve büyük, başarılı bir Yunan diplomatı olarak İstanbul’a Başkonsolos oldu. Gerçek ailesini ve şehrini yeniden keşfetti.
Tam beş yıldır aramızdaydı.
Şimdiye kadar hiçbir Yunan başkonsolosunun yapamadığını yaptı. Zira buranın insanıydı. Bizden biriydi. Ancak nede olsa, Yunan diplomatıydı ve görevin gerektirdiği koşulları yerine getirmek zorundaydı.
Alexis’i ben hiçbir zaman bir Yunanlı diplomat olarak görmedim. O, benim gibi bir İstanbullu idi. Bir İstanbul efendisiydi.
Ağustos ayında Atina’ya dönecek.
Ancak, biz onu geri istiyoruz.
Bu defa Ankara’ya Büyükelçi olarak gelmesini arzuluyoruz. Bakalım, Yunan diplomasisi gerçekten vizyonu olan, uzun vadeli düşünen bir diplomatik servis mi, yoksa onlar da, bizim 1960’lardaki gibi küçük düşünen, kıskanç politikacılarımıza mı benziyorlar.
Alexis, burada kalpleri fethedip geri dönüyor.
YABANCI DOSTLARA
TAVSİYE...
Eğer şimdiye kadar görmedinizse, Insight Turkey adlı üç ayda bir yayınlanan ingilizce akademik bir dergiye mutlaka bakın. Prof. Dr. İhsan Dağı’nın yönetiminde, Türkiye’nin en kalburüstü düşünür ve bilim adamlarından oluşan kadrosu, uluslararası yayın kuruluyla, nefis bir çalışma. Özellikle, yabancı dostlarınız varsa, onlara tavsiye edin veya hediye niyetine abone yapın. Çok memnun edersiniz, sizde memnun olursunuz. (www.insightturkey.com 0312 446 51 13)
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|