ZİRVEDE YAŞAMANIN
DAYANILMAZ KEYFİ…
Kanal D Ana Haber aylardır olduğu gibi, Nisan’da da zirvedeydi. Seyirciler iki kategoriye ayrılmıştır. Biri, tüm seyircileri kapsar. Diğeri ise AB diye adlandırılan kesimdir.
Kanal D Ana Haber’in çıkışı 2005 yılı ikinci yarısından sonra başladı ve yavaş yavaş yükselerek doruğa oturdu. Aslında bir Ana Haber’in yükselmesinden daha da önemlisi, çıktığı yerde kalabilmesidir. Zira artık rekabet eskisi gibi değil. Uğur Dündar gibi, tanınmış bir haber programcısı, Ali Kırca gibi 12 yıldır bu işi yapan bir anchorman, Mehmet Barlas gibi, birikimiyle ağırlığını koyan bir gazeteci ve Fatih Altaylı gibi bir gazetecinin yönetimindeki Ana Haber Bültenleri arasındaki yarış baş döndürüyor. İşte bu açıdan bakıldığında, zirvede kalmak büyük bir keyif.
Kanal D Ana Haberin en önemli avantajı, Ayşenur Arslan gibi bir güce sahip olması. Gayet tabii, diğer kanalların haberin mutfağını yönetenler de değerli insanlardan oluşuyor, ancak bizim Arslan yine de başkadır. Uzun yılların birikimi, bugün kadar yarını da görmesiyle tartışılmaz bir değerdir.
Zirve kimsenin tapulu malı değil. Bugün biz, yarın bir başkası zirveye çıkabilir. Yeter ki, size kaliteli ve tarafsız şekilde bir yayın verebilelim ve tabii mümkün olduğu kadar uzun süre zirvede kalabilelim..
İşte benim de en büyük keyfim bu…
FENERLİLERE ÇOK
ÜZÜLMEYE BAŞLADIM !
İçim kaldırmamaya başladı.
Fenerlileri hiç bu kadar kederli görmedim.
Aman efendim, o ne üzüntü, o ne dövünme. Meğer şimdiye kadar hep içlerine atıyorlarmış, açıkça söylemekten kaçınıyorlarmış da, bizler farkında değilmişiz.
Bir zamanlar mangalda kül bırakmazlardı. Çıktıkları her Tv programında veya yazdıkları her yazıda kan damlatırlardı. GS’ı yerden yere vururlar, ne zavallılığını ne de fakirliğini bırakırlardı.
“Kardeşim siz, en iyisi fak fuk fon’dan (Fakir Fukara Fonundan) para isteyin, aksi halde belinizi doğrultamayacaksınız…”diyen FB’li dostlarımın kulaklarını çınlatmak geliyor içimden.
Hele o büyük medyanın kalemşorlarına ne demeli ?
Sabah Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan şimdi neredeyse ağlayacak. Hele Cengiz Çandar’a ne demeli ? Ağzını açtığında yanında durulmazdı. Fenerbahçe’den daha büyük, daha dehşet bir kulüp olamazdı. FB, Allahın bu ülkeye yolladığı en büyük şanstı…
Şimdi dizlerini dövüyorlar.
Hele bir de şampiyonluğu kaybetsinler, göreceksiniz o anlı şanlı yazarlarımız şeytan taşlamaya başlayacaklar. Zico’dan başlayıp, Aziz Yıldırıma kadar her önüne geleni dövecekler.
Üzülmeyin be dostlar.
Gelecek yıl şansınızı yine denersiniz.
HADİ GS’LILAR, EFSANEYİ
YARI YOLDA BIRAKMA…
Galatasaray gerçekten bir efsane yarattı.
Kimselerin beklemediği bir başarı kazandı.
FB’yi yenerek, bırakın sadece taraftarlarına büyük keyif vermesini, bir de şampiyonluk şansını inanılmaz derecede arttırmıştı.
Şimdi sırada Sivasspor var.
Yarın ben de maça gideceğim. Sivas son derece güç bir rakip. FB gibi kendini beğenmiş ve etrafındakilere tepeden bakan bir kulüp değil. Tam aksine, ayakları yere basan ve GS’yı yendiği taktirde Avrupa kapılarını açacağını bilen bir Anadolu takımı.
Doğrusu ben şimdi, Sivas ’tan daha fazla korkuyorum.
Tek ümidim, GS’ın FB’ler gibi sahaya Sivas’ı küçümsemeden ve daha da önemlisi berabere kalma hedefiyle çıkmaması. Zira gördük, FB beraberlik isterken, evdeki pirinçten oldu.
Ben, sarı kırmızılı ekibin, FB maçında aldıkları hızla yola devam edeceğinden eminim. Bu insanlar akılsız değiller. Buraya kadar geldikten sonra, böylesine heyecanlandıktan, hırslandıktan sonra, iki maç kala şampiyonluğu bırakamazlar.
GS şampiyonluğu da aldığı taktirde, bütün kulüplere önemli bir ders vermiş olacak. Hocası da olmasa, yıl boyunca talihsizlikler yaşamış dahi olsa, kalbini koyan futbolcular istediklerini elde edebiliyorlar.
GS’lılar sevinmekte ve gururlanmakta çok haklılar.
Yeter ki, yarınki maçı da alalım…
KARADUMAN’IN
İLGİNÇ YAŞAMI...
Konfeksiyoncu Mustafa Karaduman’ın çok ilginç bir yaşamı var. Evlilik, çok eşlilik konusunda da son derece farklı düşünüyor. Besbelli çok çapkın bir insan. Baksanıza “üç karımla yaşıyorum, kime ne?” diyebiliyor. “Dört eş zinayı önler” diye, temsil ettiğini sandığımız muhafazakar kesime bile ters gelebilecek görüşleri seslendirebiliyor.
Karaduman imam nikahlı eşlerden mi söz ediyor, yoksa Avrupalıların “metres” diye adlandırdıkları kurumda mı söz ediyor tam anlayabilmiş değilim. Üstelik, kendi bileceği bir iş. İster üç, ister dört metresi olabilir. Bu, resmi nikahlı eşi ile Mustafa beyin aralarındaki bir sorundur. Eğer yasalara aykırı bir durum varsa bilemem, ancak metresli bir yaşamı varsa, bize ne... “Tesettür defilesi yapan, dindar bir insanın da, demek ki metresi olabiliyormuş” deyip geçmek yerine neden bu kadar büyük sorun yaptık anlayamıyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|