23 NİSAN, NEŞE
DOLMADI İNSAN...
ANKARA
Çocukluğumdan beri hep kulağımda aynı dize vardır: “ 23 Nisan, neşe doluyor insan...” Pek fazla inanmasak dahi, yine de şarkıyı benimseyerek söylerdik.
Çarşamba günü Ankara’daydım.
Önce başkent’in nabzını tuttum ardından TBMM Başkanı Toptan’ın resepsiyonuna katıldım.
Neşenin zerresi yoktu.
Tam aksine, asık suratlar ve özellikle kameraların önünde düşmanca bakışlar.
Resepsiyon çok garipti.
Yüzde 90’ı erkek bir davetli grubu.
Hem de, sonuna doğru kan ter içinde kimi ter kokan, kimi zorla ve sizi de sırılsıklam bırakarak öpmeye çalışanlar ordusu.
Siz öpüşmek istemeseniz dahi, zorla ve sıkı bir güreşçi sarmalıyla çekilip, tanımadığınız kişiler tarafından kucaklanmak garip oluyor.
Bazılara da, öper gibi hamle yapıp sizi şaşırtıyor ve kafa tokuşturuyor. Kimi hafifçe, kimi ise kafa atar gibi davranıyor. Eğer deneyimli değilseniz, kafa tokuşturmanın tadı kaçabiliyor.
Kadınlar, bu erkek yığını karşısında bir kenara sıkışmışlar, kendi aralarında sohbet etmekten başka çareleri kalmamış gibi etrafı izliyorlardı.
Bu tip toplantılarda, hangi liderin nerede olduğunu bulmak çok kolay oluyor. Çeşitli köşelerde yığınlaşmış gruplara yaklaşıp bakın, hemen ortada bir lideri ve etrafında da, kimine göre yakın yardımcılarını, kimine göre ise dalkavuklarını görebilirsiniz.
Lider, adeta gökkuşağı ile sarmalanmış bir mumya gibi, iltifatları kabul ediyor. Bazısı elini öpmek, kendini göstermek, hafif bir riya ile “sizi çok seviyorum” mesajı vermek için çırpınıyor.
Resepsiyona gelenlerin büyük bölümünün lideri başka yerde veya başka şekilde görmesine imkan olmadığı için ona dokunma yarışı baştan sona kadar devam ediyor.
İşin en zevksiz yanı, büfe açıldıktan 15-20 dakika sonra masaların manzarasıydı.
Patlıcan ile tatlıların, enginar ile pilavın birbirine karıştığı, çöp tenekesini andıran bir görüntü. Yemek adabı bilmeyenlerin çoğunlukta olduklarını o zaman anladım.
“Olumlu yanı yok muydu?” diye sorarsanız, söyleyebileceğim en olumlu ayrıntı, sigara yasağının uygulanmasıydı diyebilirim.
İşin hiciv tarafı bir yana, TBMM başkanı Toptan her zamanki gibi güler yüzüyle, genel havanın aksine insanın içini açıyordu.
Resepsiyonun diğer güzel yanı, bir çok dostumu bir arada bulup görüşebilmemiz ve Erhan Karadağ ile birlikte kendimizi kısa sürede dışarı atabilmemizdi.
BAHÇELİ GÜLÜNCE
ÇOK SEMPATİK OLUYOR...
Resepsiyonda MHP lideri Bahçeli ile kısa bir sohbet imkanı buldum. Çoğumuz TV’lerden yayınlanan gurup konuşmalarından veya miting alanlarındaki sert bakışlı, tok sesli, etrafı kasıp kavuran bir Bahçeli tanırız. Oysa son derece kibar, mütevazi bir kişiliği vardır. Hele güldüğü zaman çok sempatik olur.
Soğuk 23 Nisan bayramında bir yumuşamaya, bir gülücüğe o kadar hasret kalmışız ki, Bahçeli’nin DTP Milletvekili Hasip Kaplan ile Ahmet Türk’e son derece doğal ve her zamanki kibar yaklaşımı dahi konu oldu. Gerçekten özlemişiz. Hep kavga, hep sertlik, artık bıkkınlık vermiş. Bahçeli’nin etrafa gösterdiği yumuşak yüzü hepimizi sevindirdi.
ASKER VE TÜRBAN’IN
EKSİKLİĞİ...
Resepsiyonda beni birkaç şey rahatsız etti.
Biri, hiçbir türbanlı hanımın katılmamasıydı. Besbelli ki AKP liderliği son derece demokratik bir yaklaşımla “gelmesinler “ demiş ve emir kulları da gelmemişler (!)
Neden?
Hani türban bu kadar önemliydi? Yoksa “gerginlik olmasın” diye mi böyle davrandılar?
Neyi ispatlamak istediler, anlayamadım.
Diğeri de, resepsiyona hiçbir Askerin gelmemesi ve Başbakan’ın ısrarla DTP’lilerin ellerini sıkmaması.
Söylentiye göre, Genelkurmay, DTP’lilerle aynı mekanı paylaşmamak için katılmamış. Başbakan da, DTP’lilerin PKK’yı dışlamamalarından dolayı el sıkmamayı sürdürüyormuş.
DTP’nin PKK ile ilişkilerini ben de eleştiriyorum. Ancak unutmayalım ki, bu insanlar milyonlar tarafından seçildiler. Bu izolasyon politikası Kürt sorununu daha çok germiyor mu? DTP’yi, terör örgütüne daha fazla yaklaştırmıyor mu?
Bu tepki biraz abartılı olmuyor mu?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|