Son 10 gündür çocuklar gibi şendik. Alışmadığımız bir rahatlık içindeydik. Bugün hesap günü. Ben yeneceğimize inanıyorum. Yenilsek dahi, artık o kadar önemli değil.
Ne demişler?
“Başarıdan önemli hiçbir şey yoktur”
Ne olursanız olun, ne eksikleriniz, ne gibi hatalarınız olursa olsun.
Hiç önemli değildir.
Eğer başarılıysanız, tüm eksiklikleriniz, tüm hatalarınız unutulur, affolunur. Başarı tüm olumsuzlukların üstünü örter.
Milli Takımın başarısı aynı etkiyi yaptı.
Başbakan'ın sağlığı iyiye gitmiyormuş, doktorların Perşembe günü verecekleri raporda “bir süre daha yatakta kalması gerektiği” belirtilecekmiş… Bu belirsizlikte ister istemez piyasaları etkiliyormuş. Faiz tırmanışa, dolar yükselişe, borsa inişe geçmiş…
Kimselerin umurunda değil.
Milli Takımın başarısı, gerçek yaşamı dahi etkiledi. Gündemi öylesine değiştirdi ki, kanaması artan ekonomiyi dahi kimsenin gözü görmüyor.
Başka birgün olsa, “DSP'de çatlama” manşetlerinin atılmasına yol açacak olan 9 milletvekilinin, nezaket çerçevesinde, Ecevit'e “artık çekilmesi gerektiğini” hatırlatmaları bile gereken ilgiyi ve heyecanı yaşatmadı.
- Ancak durumun vehametini yine de gözden kaçırmamak gerekiyor. Başbakan'ın, şeklen dahi olsa, görveini sürdüremeyeceği giderek anlaşılıyor. Oysa ülkenin önünde çözüm bekleyen hayati konular var. Ekonomi tekrar sarsıntıya girdi. AB konusunda zaman kısalıyor. Kıbrıs'ta çözüm kapının eşiğinde bekliyor. Ankara ise tıkanmış ve Ecevitlerin devam edip etmeme kararını bekliyor.
BAHÇELİ DAHİ ETKİLİ OLMADI…
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin geçen hafta sonu mitinglerde, dün de parti grubunda yaptığı AB'yi yerden yere vuran konuşmaları dahi, karamsarlık yaratmadı.
Bahçeli, MHP'nin “sadece ülke sevgisiyle hareket ettiğini” söylerken, herkesin tepkisi aynı oldu:
“… Ülke'yi sadece MHP'mi seviyor? Bayrağımızı sadece MHP'mi yüceltmek istiyor? Diğer partiler vatanla ilgili değiller mi?...”
Ayrıca, Bahçeli'nin grup toplantısında AB'ye yönelttiği eleştiriler de, doğrusu zayıftı. Bahçeli, Avrupa Parlamentosu gibi AB'nin resmi politikalarını yansıtmayan, bağlayıcı karar alamayan, sadece görüş açıklayan bir kurumun HADEP ve Kürt sorunuyla ilişkin sözlerini, “AB Türkiye'yi bölmek istiyor” şeklinde yorumladı.
MHP artık eski çekingenliğini bıraktı. AB'ye karşı olan herkesi kanatları altında toplamak için tam yol koşuyor. Bir bölüm Kemalistleri, Ulusalcıları, kısaca dışa açılmayı reddeden herkesi bu cephede toplamaya çalışıyor.
Aslında akıllı bir politika. Yüzde 30 civarındaki HAYIR'cı oyları toplamayı amaçlıyor. Üstelik şemsiyenin bu bölümünde başka parti de yok.
Ancak, bu yaklaşım partinin geneline nasıl yansır, bilemem. Oy kazandıracağı muhakkak. Buna karşılık, genç kuşaklara ümit veremeyen bir parti konumuna düşmek, uzun vadede ne derece yararlıdır?
Avrupa Birliği projesi, genç insanlara ümit ışığı veriyor. 77 yıldır sürdürülen ve başarılı olamadığı anlaşılan bugünkü sistem ile bir yere varılamayacağı açıkça ortada. Bundan dolayı insanlar artık bir yenilik istiyorlar. Tünelin ucunda bir aydınlık görmeyi arzuluyorlar.
Avrupa Birliği genç insan için refah-zenginlik demek… Yeni bir düzen demek… Yok olmuş Türk lirası yerine güçlü EURO kullanmak demek… Geleceğine güvenmek demek.
Bunlara karşılık MHP ne diyor?
“Egemenliğimiz azalır… Yabancılar işimize karışır. Bundan dolayı da, bugünkü düzen devam etmelidir.”
Hayır, tam aksine biz artık 1 inci lige çıkmak istiyoruz. Türkiye'nin büyümesini, iyi yönetilmesini, zenginleşmesini arzuluyoruz. Artık özgüvenimizde var.
Milli Takımın yaptığı gibi, bizde başarı çıtasını yükseltmeliyiz.