Cumhuriyet’imiz 85 yaşına girdi.
Bu Cumhuriyeti kuran kişiyi de 70 yıl önce kaybetti.
Birde bugünkü duruma bakın.
Hala Cumhuriyet’in iç dengelerini yerine oturtamadık. Dindar ve muhafazakar görüşlerle, laik kesimler arasında uzlaşı dahi aranmıyor. Tam aksine, kimin gücü kime yetiyorsa onun dediği yapılıyor. Değişen koşullar, uluslararası konjonktür dikkate alınmıyor.
Atatürk’ü kaybedeli 70 yıl oldu. Hala, nasıl bir insan olduğunu tartışıyoruz. Kimi için, üstüne toz kondurulmaması gereken bir lider. Her sözü bir altın. Kimileri için ise, din düşmanı, dindarlara zarar veren bir insan.
Can Dündar işte bu pandora kutusunun kapağını açtı, resmi ideolojinin sokaklara diktiği taş heykelleri yıktı.
MUSTAFA’nın Pazartesi günü Dolmabahçe Sarayındaki gösterisini izledim.
Mustafa’yı daha çok sevdim. Ona hayran oldum.
Can Dündar, 70 yıldır ilk defa bize bronz heykellerdeki sert bakışlı, at üstünde uçar gibi giden veya siyah-beyaz fotoğraflardaki çok ciddi, hatta katı bakışlı bir lideri değil, Atatürk’ün insan tarafını gösterdi.
Aşık olan, sevgilisine Fransızca nefis mektuplar yazan, içki içen, arkadaşlarıyla eğlenip şarkı söyleyen, dans eden bir Atatürk’le karşılaştık.
Gerektiğinde, görüşlerini paylaşmadığı insanlarla da işbirliği yapan, hedefine varmak için şeytanla dahi el sıkışan, gerçekçi bir lideri tanıttı.
Can Dündar, 70 yıldır kendi kendimizi hapsettiğimiz fildişi kafesin kapısını açtı.
Ben kendimi Mustafa’ya çok daha yakın hissettim. Onu, bronz atlar üstünde şaha kalkmış heykellerinden daha çok sevdim. Daha çok benimsedim.
Eline sağlık Can Dündar.
TERÖR DAHA DA
ARTACAK...
PKK terörünün son durumuna bakarsak, gelişmeleri iki şekilde okuyabiliriz.
Madalyonun bir yüzü, PKK’nın birden bire eski günlerini hatırlatır şekilde toparladığını, bölgede durumu kontrolüne aldığı ve istediği zaman istediği kadar insanı sokağa dökebilecek noktaya geldiğini gösteriyor. Karşımızda, bitti bitiyor denirken içten ve dıştan ardı ardına saldırlar düzenleyen, güç gösterisindeki bir örgüt var...
Madalyonun bir de öbür yüzü var...
İstihbarat raporlarına göre, telaşa kapılmış ve elindeki son derece önemli iki kaleyi kaybetmemek için ölümüne bir terör dalgasını başlatmış bir örgüt ile karşı karşıyayız.
Telaşın bir nedeni, önümüzdeki yerel seçimlerde, Diyarbakır veya bölgedeki başka bazı belediyeleri AKP’ye kaptırma olasılığı.
Telaşın diğer önemli nedeni, Kuzey Irak’ı kaybetme tehlikesinin son aylarda giderek artması. Barzani-Ankara yakınlaşmasını gösteren işaretlerin çoğalması.
PKK bu iki konuda da, durumunu kontrol altında tutabilmek için terörü arttırıyor.
Bölgede ne kadar çok olay çıkarır, sokak gösterilerini, yürüyüşleri ne kadar arttırır, Türk güvenlik güçlerine ne kadar saldırırsa, halkı o kadar arkasına alacağına inanıyor. Gerilim sayesinde, eski taraftarlarını, daha önceki seçimlerde AKP’ye kaymış olanları da tekrar yanına çekebilecek. Nitekim, yaratılan ortamın PKK’ya avantaj sağladığı da görülüyor.
Aynı şekilde, PKK dışarıdan (Kuzey Irak’tan) kaynaklanan saldırılarını da arttırarak güçlü olduğu mesajını veriyor. Ancak asıl amacı Barzani’ye “Türkiye ile anlaşmaya gidersen buraları ateşe veririm” diyebilmek.
Güvenlik Kuvvetlerindeki bilgiler, bu durumun giderek artacağı ve önümüzdeki dönemde daha çok sayıda eylem ve baskınla karşılaşılacağı yönünde.
Bu konuda, PKK içinde de görüş ayrılıkları var.
Örgütten gelen istihbarat bilgileri ve haberleşmelerden elde edilen ipuçları, terörün böylesine arttırılmasına karşı çıkanların çoğaldığını gösteriyor.
Terör belki PKK’nın etkinliğini arttırıyor, ancak öte yandan da Türk kamuoyundaki tepkileri çok yaygınlaştırıyor. Diğer büyük sakıncası, gözdağı vermek istedikleri Barzani-Talabani’yi de korkutması ve Ankara’nın yanına itilmelerine neden olması. PKK içinde bir diğer kaygı, terör dozunu arttırmanın, Avrupa’daki “Terörist PKK” imajını yaygınlaştıracağı, hükümetlerin baskılarını yoğunlaştıracağı, örneğin Avrupa Parlamentosunda artık eskisi kadar destek bulamayacağı şeklinde...
PKK, cinayetlerini arttırmaya hazırlanırken büyük risk alıyor. Eğer Ankara’da gözlenen yeni toparlanma işaretleri somut sonuç verirse, örgüt hem içerde, hem de dışarıda çok büyük kayıplara uğrayabilir. Yeter ki, Devlet içinde gerçek bir koordinasyon kurulabilsin ve eski dağınıklıktan kurtulunsun.
Özetle, önümüzde çok gerilimli bir dönem var.
Sabırlı olmaktan başka çare yok.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|