BU KAFALARLA
MÜZAKERE YAPAMAYIZ
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında başlatılacak olan müzakerelerin, Türk ve Avrupa kamu oylarındaki ön yargı ve cehaletin önüne geçilmezse, kısa sürede başarısızlıkla sonuçlanabileceğini garanti ederim.
Hem Türk, hem de Avrupa kamu oyu genelde, birbirine düşman gözüyle bakmaktadır. Karşılıklı olarak, farklı nedenlerle kuşku ve kaygı duymaktadırlar. Bu gidişin biran önce giderilmesi şarttır.
Unutmamamız gerekir ki, müzakerelerin masada kazanılması yetmeyecektir. Eninde sonunda son sözü, hem Türk, hem de Avrupa kamu oyları söyleyeceklerdir.
Türk kamu oyu her ne kadar AB lehindeymiş gibi görünüyorsa da, müzakerelerin başlamasıyla birlikte öylesine teknik sorunlar çıkacak, öylesine çıkarlar çatışacak ki, bugün fazla sesini çıkaramayanlar birer kahraman gibi ortaya döküleceklerdir.
Üstelik birbirimizi aldatmayalım, AB’nin dirençli bir desteği, sırtını dayayacağı kurumlar yoktur. Üniversite hocalarının önemli bir bölümü sessiz bir muhalefet içindedirler. Eğittikleri öğrenciler de, hocalarına bakıp “bağımsızlık” ağıtları yakmaktadırlar. Yargı aleyhtedir. Cumhurbaşkanlığı başından beri kuşkuludur. Askerin tutumunu hepimiz biliyoruz. Bürokrasinin tümü karşıdır. Ya sendikalar, meslek odalarına ne demeli...Düne kadar AB yanlısı kampanya yapan TÜSİAD ve TOBB gibi devleri de, müzakere süreciyle birlikte, çıkar çatışması nedeniyle nasıl bölüneceğini hep birlikte göreceğiz.
Türkiye böylesine bir muhalefet ortamında müzakere edemez.
Cehalet ve ön yargılar giderilmediği taktirde, hiçbir hükümet müzakereleri sonuna kadar götüremez. Yarı yolda bırakmak zorunda kalır. Yani Avrupa’nın bazı çevrelerinin istediği olur. O zaman da, Türkiye açısından çok daha kötü bir durum doğar. Bugünkü sakıncalar birkaç misliyle önümüze gelir.
Avrupadaki durum ise, bizimkinden daha da iç kapayıcı.
Cehalet diz boyu. Ön yargılar, tahminlerin de ötesinde. Üstelik, Türkiye konusu artık iç politika malzemesi konumuna da getirildiğinden dolayı, işler daha da çatallaşacaktır.
Ayrıca unutmayalım ki, bir mucize gerçekleşse ve Türk kamu oyuna rağmen, bir iktidar müzakereleri başarıyla sonuçlandırsa dahi, Avrupada en az 2-3 ülke referanduma gidecektir. Yani, bugünkü hava sürerse, Türkiye’nin reddedilmesi işten bile olmayacaktır.
TEK ÇÖZÜM, HEMEN
DEV BİR KAMPANYADIR
Bu manzarayı değiştirmenin bir tek yol vardır:
Kolları sıvamak, kesenin ağzını açmak, işin ustalarını toplayıp hem Türkiye’ de, hem de Avrupa’da dev bir tanıtım- eğitim kampanyası açmak.
Bu çıkmazdan başka türlü kurtulamayız.
İstediğimiz kadar büyük laflar edelim, yetmez.
Çok para harcamak, işin en ehliyetlilerini bir araya getirmek ve bu projeyi bürokrasinin elinden kurtarmak şarttır. Yoksa, aradan 10 yıl geçer ve tam yoloun sonuna geldik dersiniz ve bir de bakarsınız ki, karşınızda Avrupa kamu oyu koskoca bir canavar gibi duruyor.
Kaybederiz. Söyleyecek hiçbir şeyimiz de olmaz. Komplo teorisi üstadları bol bol edebiyat yaparlar ve “zaten size söylemedik mi... almaya niyetleri yoktu ki...referandumda bir oyundu...” derler, sizde inanmak zorunda kalırsınız.
Ben, Türk bürokrasisinin bugünkü kafa yapısı, alışkanlıkları ve Türk kamu oyunun bilinçsizliği karşısında dehşet duyuyorum. Çok az kimse birşeyler biliyor, onlar da seslerini duyuramıyorlar. Bilmeyenler ise konuşuyor. Hem de bağıra çağıra, en olmadık saçmalıkları yazıyor çiziyor, yorumluyor.
İşte bundan dolayı, mutlaka eğitim kampanyası gerektiğini vurgulamak istiyorum.
1. Kısa vadede,öncelikle basını ayrı, bürokrasiyi ayrı eğitecek bir dizi bilgilendirme konferansı gerekmektedir.
Müzakerelerin nasıl yapılacağı, neler konuşulacağı, nelere dikkat edilmesi gerektiği, yani işin A’sı B’si anlatılmalı.
2. Orta vadede üniversiteler, Sivil Toplum Örgütleri, meslek odaları ve derneklerine el atılmalı ve onlara gereken bilgiler verilmeli.
3. Kamu oyuna yönelik, özel TV kanalı, radyosu ve yazılı basınıyla bir tartışma ve bilgilendirme kampanya yapılmalı.
Daha şimdiden “kardeşim, kim uğraşacak bunlarla“ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ancak unutmayalım ki, AB treni artık istasyondan ayrıldı. Bundan sonra inmeye kalktığımız taktirde, trenden atlamak zorunda kalırız. O zaman da kafamızı gözümüzü kırmak zorunda kalırız ki, faturası çok daha büyük olur.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|