ANNAN PLANINI
MUMLA ARAYABİLİRİZ
Son dönemlerde en yaygın moda, Annan planının bir tuzak ve bu planı destekleyenlerin de vatan haini olduklarını söylemek. Bu görüşe inananların -eğer gizli bir gündemleri yoksa- Annan planını ayrıntılarıyla bilmedikleri apaçık ortada. Türkiye’nin 30 yıldır, Uluslararası kamu oyunda nasıl ve hangi gerekçelerle suçlandığına bir göz atarsak, bu planın neleri değiştireceğini çok net biçimde görebiliriz.
Unutmamamız gereken en önemli nokta, Kıbrıs’ta bugün kendimizi köşeye sıkışmış görüyorsak, bunun Uluslararası bir komplo sonucunda değil, yıllar boyunca çözümsüzlük politikası sürdürmemizden kaynaklandığıdır. Bugün Kıbrıs edebiyatı yapanlar, Uluslararası gerçekleri hala görmemekte ısrar etmekte, eski uygulamalarının bu ülkeyi nerelere getirdiğini saklamaya çalışmaktadırlar.
Asıl suçlanması gerekenler, Ada’da çözüm arayanlar değil, geçmişte yanlış politikalar uygulayanlardır.
İsterseniz gelin, hiç ayrıntıya girmeden, Annan planının Türk tarafını hangi alanlarda rahatlatacağına ve neleri sağlayacağına özetle bakalım:
- Türkiye dünya kamu oyunda- haksız şekilde – sürekli işgalcilikle suçlandı. Annan planının kabulü bu nitelemeyi tamamen kaldıracak ve Türk tarafının Kuzey’ deki bölgesini ve askeri varlığını meşrulaştıracak. Bundan böyle kimse, Türk askerini işgalcilikle suçlayamayacak.
- Türkiye’ den gelip -bir bölümü el emeği gücünü arttırmak için- Ada’ ya yerleşen Türk vatandaşları sürekli olarak (settlers) “Türkiyeli göçmenler” diye adlandırıldılar ve bunların tümüyle geri dönmeleri istendi. Annan planı, bunların ezici çoğunluğunun Ada’da kalmalarını ve statülerini meşrulaştıracak.
- 1974 Cenevre konferansında 5 ayrı kantonu dahi kabul etme noktasındaki Türk tarafına Kuzey’ in yönetimi tümüyle bırakılacak. İki kesimlilik resmen kabul edilecek.
- Eskiden, en fazla Başkan yardımcılığı verilen Türk toplum liderine, şimdi Başkanlık verilecek. KKTC’nin kendi bölgesinde egemenliği kabul edilecek, kendi meclisini kurup kendi yasalarını yapması, kendi polis teşkilatını kurması imkanı sağlanacak.
- Ada’nın genel nüfusunun yüzde 20’sine sahip Türk toplumu azınlık statüsünden çıkarılıp, eşit toplum konumuna getirilecek.
- Türk tarafının istediği gibi, Ada taksim edilse veya 1 Mayıs’a kadar çözüm bulunamazsa, Güney’e ya Yunanistan gelip ordusunu yerleştirecek veya Rumlar silah yığabilecekler ve tehdit gücünü arttırabilecekler. Annan planı ise, Ada’yı -Türkiye’nin AB üyeliğinden sonra- silahsızlandırarak bu tehdit unsurunu yok edecek.
- Nihayet, bütün bunların uygulanabilmesi Türkiye’nin AB üyeliğine bağlanacak. Yani 1 Mayısa kadar bir anlaşma imzalansa dahi, ilerde Türkiye tam üye yapılmadığı taktirde, Ankara anlaşmayı uygulamama imkanını elinde tutacak.
TÜRKİYE’ NİN KAYBEDECEĞİ YOK,
AKSİNE KAZANACAĞI ÇOK ŞEY VAR
Annan planında gerekli 1-2 ince ayarın dışında, Türkiye’yi rahatsız eden hiçbir şey yoktur. Tam aksine, 1974 öncesine dönmek isteyen Rumlar köşeye sıkışmakta ve en önemli ödünleri vermeye zorlanmaktadırlar. Zaten göreceksiniz, yakında en büyük gürültüyü onlar çıkaracaklar ve plana en büyük itiraz onlardan gelecektir.
Eğer Türk tarafı bu oyunu zamanında daha doğru dürüst oynayabilse, Rumlar AB tam üyeliğini ceplerine indirmeden önce, Annan planını kabul etseydi, bugün durum çok farklı olacaktı. Sıkışan taraf biz değil, onlar olacaktı.
Şimdi önümüzde 1 Mayıs gününe kadar çok kısa bir süre var. Ancak Rumlar avantajlı durumdalar. 1 Mayıs’ı atlatıp AB karar mekanizmalarında yerlerini aldıkları anda, veto haklarını kullanıp çok şeyi engelleyebilecekler.
Bizim işimiz ise çok güç.
Bir yandan isteklerimizi asgari düzeyde tutmak zorunda kalacağız, öte yandan da AB ve ABD’ nin kapısını çalıp “ lütfen bize destek verin, Rumları ikna edin” diye ricacı olacağız.
Durumumuz “ya kırk katır, ya kırk satır” deyimini andırıyor.
Bir de, bu durumdan sorumlu olanlar kalkıp “ada satılıyor, yavru vatan elden gidiyor” edebiyatı yapmıyorlar mı, insan zıvanadan çıkıyor...
Bari hatalarınızı görün de susun...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|