ARTIK SÖZ VERMEK
YETMEYECEK...
Son haftalarda, özellikle Avrupa Komisyonu raporunun açıklanmasından sonra, Türkiye ile müzakereler için son derece sıkı bir yöntem oluşturulması eleştirilir oldu.
Neden diğer adaylarla müzakerelerde sadece “söz verilmesiyle” yetinildi de, Türkiye’ye gelince söz vermek yerine somut uygulama isteniyor?
Bu farkın iki nedeni var:
İlki, daha önceki adaylarla yaşanan ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan deneyimler. AB, 10 aday ile müzakereler sırasında sözler aldı, ancak bir süre sonra, verilen bu sözlerin hiçbir işe yaramadığı anlaşıldı.
İkinci neden ise, ne yazık ki Türkiye’nin geçmişteki tutumlarından kaynaklanıyor. Türkiye’de, diğer bazı aday ülkeler gibi, verdiği sözleri tutmamasıyla tanınıyor.
Türk başbakanlarının bol bol vaatte bulundukları, ancak iç politikadaki en basit sıkışma durumunda tüm vaatlerini unuttuklarına inanılıyor.
Türkiye’nin kaygı yaratan diğer bir alışkanlığı olarak, çıkarttığı yasaları işine geldiği gibi uygulaması veya hiç uygulamaması gösteriliyor.
Örnek olarak, IMF anlaşmaları gösteriliyor.
Türkiye’nin imzaladığı anlaşmalara -diğer birçok ülke gibi- uymadığı, bundan dolayı stand-by’ların işi sıkı tutmak için daha da sıkı bir cekete dönüştürüldüğü belirtiliyor.
Aslında bu saptamaların büyük bir bölümü ne yazık ki doğru. Özellikle bizler biliyoruz ki, siyasetçilerimiz sözlerinde ya durmuyorlar veya çok az duruyorlar.
Durum böyle olunca da, Avrupa Birliği kendini garantiye almaya çalışıyor. Zira Türkiye başkalarına benzemiyor.
Bizlerin henüz tam anlamıyla algılayamadığımız nokta bu.
Ülkemiz çok büyük ve çok güçlü.
AB’ye yeni katılan 10 ülkeyi yanyana koyduğunuz zaman Türkiye’nin ayakkabılarına ancak girebiliyorlar. Daha önce de yazmıştım, bu durumdan rahatsız olmamalıyız. Zira attığı her adımı uygulamaya başlayan Türkiye, çok daha kolaylıkla yabancı yatırım çekebilecek. Daha kolay zenginleşebilecek...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|