KIBRIS TEKRAR
GÜNDEME GELİYOR
Hazırlıklı olmamızda yarar var.
17 Aralık’ta Türkiye’ye müzakerelerin başlaması için tarih verecek olan AB doruğunda bir bildiri yayınlanacak ve bu bildirinin bir yerinde de Kıbrıs konusuna değinilecek.
Papadopulos’un 15 ayrı isteği var. Avrupa Birliğinin, bu 15 isteğin hiç değilse bir bölümü hakkında güvence vermesini diliyor.
Büyük olasılıkla AB, Papadopulos’un ortaya koyduğu listenin bir bölümünü tatmin etmeye çalışacak. Belki de aynı anda, Kıbrıs Türklerinin beklentilerine de yanıt yanıt getirecek.
İşin bu yanı henüz belli değil.
Belli olan ise, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelerinin başlamasıyla birlikte, Kıbrıs konusunun yeniden gündeme geleceği. Bu konuda kimselerin kuşkusu olmamalı.
Zamanlaması kesin değil, ancak Rumlar sık sık AB’nin kapısını çalacaklar ve 15 maddelik istek listesini sürekli şekilde hatırlatacaklar. Gerektiğinde, müzakereleri kesmekle tehdit edecekler. AB’ye şantaj yapacaklar. AB’nin içinde, Türkiye’nin tam üyeliğini mümkün olduğunca erteletmek isteyenler de, Papadopulos’u destekleyecekler.
Türk tarafı küçük jestlerle baskılardan kurtulmak isteyecek, Rumlar daha fazlasıyla karşımıza çıkacaklar. Birgün asker indirilecek, ertesi gün başka bir jest yapılacak.
Bir süre sonra bu oyun, tarafların masaya oturmasıyla sonuçlanacak.
Annan planı –belki adı değişecek, ancak- yeniden ortaya konacak.
Türk tarafı bu planın virgülüne dahi dokundurtmak istemeyecek, Rum tarafı ise özellikle yönetim ile ilgili değişiklikler üzerinde duracak. Bu pazarlıklar, Türkiye’ nin tam üyeliğine kadar sürecek ve Kıbrıs sorunu tam üyelikle birlikte çözülecek.
Anlayacağınız, işin sonuna gelinmedi. Aksine, asıl bundan sonrası önemli...
Hazırlıklı olmakta, gerçekçi bir oyun oynamakta yarar var.
FİLMLERE NEDEN
KOMPLEKSLENİYORUZ ?
Steven Seagal abuk sobuk bir film çevirmiş. Adı: Out of Reach.
Polonya’da, başında Türklerin bulunduğu bir şebeke, yetimhanelerden 16 yaşına basan kızları kaçırıp açık arttırmayla satmaktadır. Seagal’da, bu şebekeyle mücadele eden adamdır.
Medyamızda bir tepkidir gidiyor.
Neredeyse, dışişleri bakanlığını suçlayacağız. Bu filmi engellenmesini isteyeceğiz.
Neden bu tip filmlerden kompleks duyuyoruz, anlayamıyorum. Aptal bir film, aptal bir konu bulmuş . Ne yapmamız gerekiyor ? Diplomatik girişimde mi bulunacağız ?
Bunun yerine, bizde Türkiye’yi ve Türkleri öven filmler yapalım veya yapılmasına destek verelim.
Eğer bu tip filmlere tepki göstermek bir işe yarasa, Almanlar herhalde hergün bir başka filmi durdurmak için yollara düşmeleri gerekirdi. Bunlara üzülmeye veya dert edinmeye hiç gerek yok...
KÜRT KAPANI
Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılışı, ardından çeşitli ülkelere sığınma çabaları ve sonunda da Kenya’da yakalanışı, Türkiye’den yakın tarihindeki en önemli köşe taşlarından biridir.
Suriye’den hangi etkenlerle çıktı veya çıkarıldı? Rusya, Yunanistan ve İtalya’ya nasıl gitti? Oralarda neden dayanamadı? Daha da önemlisi, bu konuda anahtar rol oynayan Clinton yönetiminin tutumu neydi? Hangi gerekçelerle Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesine karar verildi?
Bu sorulara, kısa bir süre öncesine kadar çok düzeysel yanıtlar verildi. Olay, basit bir hırsız-polis kovalamacasına dönüştürüldü. İstihbarat örgütleri arası mücadele düzeyinde ele alınmakla yetinildi. Oysa bu olay tamamen siyasi pazarlıklar ve yeni tutumların saptanması sonucu bildiğimiz gibi noktalanmıştır.
Öcalan’ın yakalanışı bir dönemin kapanmasıdır. PKK terörünün bitişi, İnsan Hakları ve fikir özgürlüklerinin normalleşme sürecine girişi, Türkiye’nin dünya ile ilişkilerinin değişmesinin başlangıcıdır.
Murat Yetkin, “Kurt Kapanı” kitabında (Remzi Kitabevi 0212 520 00 52) ilk defa olayın siyasi boyutlarını inceliyor. Sayısız soruya ışık tutuyor. Tezkere’den sonra yine başarılı bir çalışmaya imza atıyor. Tarihçilere önemli ipuçları veriyor.
OSMAN BATTAL’A
TEŞEKKÜRLER
İnsan zora düşünce herşeye farklı bakıyor. Yardım eli uzatanlara minnettar kalıyor. Geçen hafta sonu, eşimle birlikte talihsiz bir Londra gezisi yaptık. Bayram’dan yararlanalım derken, Cemre hastalandı. Bayram zehir oldu.
En sıkışık durumdayken de, yine yardım dostlardan geldi. Biri aradı, direri arabasını yolladı, THY’nin Londra temsilcisi Osman Battal’da İstanbul dönüşümüzü kolaylaştırarak en değerli bayram hediyesini vermiş oldu.
Böyle durumlarda insanoğlu sağlığın ne kadar önemli olduğunu hatırlayıveriyor. Normal günlerde hiç aldırmıyoruz, görmezden geliyoruz.
Sonradan uyanıveriyoruz. İnsanın başı ağrısa dahi, sanki herşeyi başağrısıymış gibi algılıyor. Sağlığımızın değerini bilelim, yeter...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|