AB MÜZAKERELERİ
ÇOK KANLI GEÇECEK
Dikkat edecek olursanız, bugüne kadar durmadan işin dış görüntüsüyle, daha doğrusu zarfıyla ilgilendik. Kopenhag kriterlerinin de sadece politik yönü gündemimizde kaldı. İşkencenin yasaklanması, idamın kaldırılması, Kürtlere temel haklarının verilmesi gibi, AB’den çok bizim günlük yaşamımızı ilgilendiren konuları tartıştık ve bu reformları hayata geçirmek zorundaydık. AB’nin devreye girmesi bizi sadece biraz daha hızlandırdı.
17 Aralık’ta bir mükazere tarihi alabilirsek, işin rengi tümüyle değişecek. Siyasi kriterlere uyum sağlamak kolaydı. Ekonomik pazarlıklar ise son derece zorlu, deyim yerindeyse, kanlı geçecek. Şimdiden hazırlıklı olmakta yarar var.
Dün CNN TÜRK’teki MANŞET programında (hafta için hergün 17:00’de) Mathias Route vardı. Olayı son derece basitleştirdi. Hepimizin anlayacağı şekilde anlattı. Eğer merak ediyorsanız mutlaka bu söyleşinin tam metnini okuyun. Internette www.e-kolay.net adresinden Manşet bölümünde girip bulabilirsiniz.
AB İLE MÜSZAKERE
YAPILMAYACAK
Eğer 17 Aralık doruğundan müzakerele başlama kararı çıkarsa, Türkiye ile AB müzakerecileri 31 ayrı başlık altında (AB’de bunlara başlık değil paragraf deniyor) toplanan konuları teker teker ele alacaklar.
İsterseniz önce şu MÜZAKERE kelimesiyle başlayalım.
Hepimizin şimdiden bilmemiz gereken nokta, Türkiye ile AB arasında, bizim anladığımız gibi bir MÜZAKERE olmayacak. Yani bir AL-VER veya bir PAZARLIK öz konusu değil.
Türkiye dahil tüm adaylar AB muktesebatına (yani AB’nin bugüne kadar kararlaştırdığı onbinlerce sayfalık yasalarını) aynen kabul etmek zorundalar. İçinden bazılarını alıp, bazılarını reddetme hakları yok.
MÜZAKERE veya PAZARLIK, Türkiye gibi aday ülkelerin, AB muktesebatına ne sürede uyabileceği, hazırlık dönemi isteyip istemeyeceği ve AB’den gelecek parasal destek konularında olacak. Yoksa her aday ülke, AB kurallarına uyacak.
Ancak Türkiye’yi, eskilere oranla farklı bir görüşme yöntemi uygulanacak.
BAŞLIK, NASIL
AÇILACAK, NASIL KAPANACAK?
- ÖNCE YAKINLAŞIN:
Görüşme masasına konacak başlık, örneğin tarım ürünlerinin hudutlardan geçiş kuralları ise ve Türk uygulaması AB’nin uygulamalarından 100 defa farklı ise, AB heyeti “bu konuyu ele alabilmemiz için, önce siz aramızdaki farkı 40 veya 50 defaya indirin, ondan sonra masaya oturalım” diyecek. Türkiye ile AB arasındaki uygulamalarda uçurum olmamasına dikkat gösterilecek. Böylece, görüşmeler daha kolaylaşacak.
- ARDINDAN UYGULAYIN:
Görüşme masasında, yine aynı örneği alalım, tarım ürünlerinin hudutlardan geçiş yöntemleri saptanmış ve taraflarca bu koşullar kabul edilmiş olsun. Eskiden, aday ülkenin, varılan anlaşmaya uyacağını belirtmesi, yani söz vermesi yeterliydi.
Türkiye ile yapılacak görüşmelerde ise, sadece söz verilmesiyle yetinilmeyecek. Ele alınan paragrafların tamamlanıp, teknik deyimle “kapatılması” için, Türkiye’nin uygulamaya başlaması beklenecek. Uygulamanın olumlu sonuç verip vermediği gözlenecek. Tatmin olunduğu taktirde, paragraf kapatılacak.
Mathias Ruete bu konuyu bakın ne kadar net bir örnekle anlattı:
“Eğer bir klübe üye olmanın koşulu sarı kırmızı renklerde kravat takmak ve bu kravatlardan 10 adet edinmek ise, eski adayların sadece 10 adet sarı kırmızılı kravat alacaklarına dair anlaşma imzalamalarını yeterli buluyorduk. Ancak son genişlemede farkına vardık ki, bu sözler yetmiyor. Aday ülke söz veriyor ve tutmuyor. Bundan dolayı yöntemi değiştirdik. Bundan böyle (Türkiye ile olacağı gibi) söz vermenin yanı sıra aday ülkenin 10 kravattan hiç değilse 2-3 tanesini müzakere parafrafı kapatılmadan satın alması koşulunu getirdik. Yani uygulamayı görmeyi tercih ettik.”
BU YÖNTEMİN YARARI
VE ZARARI NEDİR?
Bu yeni yöntem, daha önceki kötü deneyimler ve Türkiye’nin büyüklüğü karşısında devreye sokuluyor.
Peki, yararı var mı?
- Komisyon yetkililerine göre bu yöntem, Türkiye’ye yabancı yatırım akışını daha müzakereler sırasında başlatabilecek. Uygulamayı gören yabancı yatırımcının fazla beklemeyeceğine dikkat çeken yetkililer, bu yaklaşımın çok yarar sağlayacağını belirtiyorlar.
- İkinci bir yarar olarak, müzakere süreci sonunda Türkiye öylesine ilerleme sağlamış, kuşkuları öylesine gidermiş olacak ki, kimse itiraz edecek bir gerekçe bulamayacak. Fransa’nın referandumu dahi bir tehlike yaratmayacak.
- Buna karşılık, yeni yöntem Türkiye’ye bir de yük getirecek. O da, AB’den yeterli yardım almadan reformların bir bölümünü uygulamaya sokmak zorunluğu.
Bütün bunları bilelim de, sonradan süprizle karşılaşmayalım. “Aaa biz bunları bilmiyorduk” demeyelim.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|