PRODİ’ NİN BİZE KARŞI
BİR SORUMLULUĞU VAR
Avrupa Birliği yürütme organı sayılan AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi’nin ziyaretine ben son derece büyük önem veriyorum. Zira, belki de finale doğru yaklaşılırken, Türkiye dosyasıyla ilgili tüm yetkililer son defa toplu halde Türkiye’nin havasını yerinde kokluyorlar. Ülkenin nabzını, raporlardan veya üye ülke başkentlerinden gelen mesajlarla değil, bizzat tutuyorlar.
Eğer yanılmıyorsam, nabzın her geçen gün daha yükseldiğini ve bu tempoda gidilirse, Aralık ayına kadar bu gerilimin daha artacağını hissetmişlerdir.
AB’den tam üyelik müzakereleri için tarih almak, bu toplum için artık tam bir tutkuya dönüşmüştür. Mantıkla ilgisi olmayan değerlendirmeler yapılmakta, tüm gelişmeler duygusal tepkilerle karşılaşmaktadır.
“Avrupa bizi kendilerinden görüp görmediğini ortaya koyacak. Olumsuz bir sonuç, büyük oranda müslüman bir ülke olmamızdan kaynaklanacaktır” inancı giderek yerleşmektedir.
Toplumun önemli bir bölümü, Cumhurbaşkanı Sezer ve Silahlı Kuvvetlerin üst komuta heyeti dahil, AB’nin tarih vermeyeceğine inanmakta, Türkiye’yi son dakikada, başka gerekçeler çıkarıp bekleteceklerini söylemektedirler. Bu çevrelerin Kıbrıs konusundaki dirençleri de, duydukları aldatılma kaygısından kaynaklanmaktadır.
“Bizler ne yaparsak yapalım, Kıbrıs’ı da ,Ege’yi de verelim, ardından Ermenistan soykırım iddialarını, yok Güneydoğu’yu çıkaracaklar ve bir kulpunu bulup bizi dışlayacaklar.” şeklinde özetlenen görüşler yaygınlaşmaktadır.
AB’ye yürüyüşünü, herkesi şaşırtacak hızda sürdüren hükümetin de kuşkuları vardır. Onlar da emin değiller. “Kıbrıs’ta esnek davranır, ardından da tarih alamazsam ben topluma ne yanıt veririm” diyorlar.
Anlayacağınız, Türk toplumu kaynıyor.
Hem kendi kendiyle, hem de Avrupa ile hesaplaşmaya kayılıyor.
Aralık’ta alınacak sonuç, bu nedenlerle Türkiye’yi ya son derece sağlıklı bir yöne götürecek veya büyük bir istikrarsızlığın içine itecektir.
İşte tehlike de budur.
Reformlardan hoşlanmayan, fazla bulan ve AB’ye kaygı ile bakanları haklı çıkaracak bir sonuç, bu ülkeyi birbirine sokacaktır. Muhafazakar güçler siperlerin çıkıp liberalleri silip süpürecek, Demokratikleşme hareketi tersine dönecek ve içerde müthiş bir hesaplaşma yaşanacaktır.
Bu olasılıktan AKP’de payını alacak, şu sıralarda suskun duran köktendinci güçler “İşte hristiyanların size yanıtı” diye, hem bu parti, hem de ülke genelinde ayaklanacaklardır.
Reform kapılarının kapandığını gören Kürt militanlar da, bu fırsatı değerlendirmek isteyecekler ve Güneydoğu’da eylemlerini başlatacaklardır.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
LÜTFEN FAZLA KONUŞMAYIN
VE BU TOPLUMU ALDATMAYIN
Nasıl onların bizden beklentileri varsa, Prodi başta olmak üzere, genişlemeden sorumlu komiseri Verheugen ve beraberlerindeki yetkililerden bizim de bazı beklentilerimiz var.
En önemlisi de, Türk toplumunun sudan nedenlere veya uluslararası entrikalara kurban edilmemesidir. Bunca çaba ve böylesine bir istekle karşılarında buldukları Türk toplumuyla oyun oynanmamalıdır.
Doğrular söylenmelidir.
Sırt sıvazlayıp, güzel sözler sarfedip bu toplumun gönlünü aldığını sanan bazı AB’li politikacılar yanılmaktadırlar. Aksine, beklentileri arttırmaktadırlar. Sonucu düşünmeden beklentilerin arttırılması ise, ilerde çok daha büyük hayal kırıklıklarına neden olacaktır.
Prodi ve ekibi, bu yılın sonuna doğru ayrılacak ve yerini başkalarına bırakacaklar. Ancak Türkiye ile ilgili raporu tamamlayıp ayrılacaklardır. Dolayısiyle, başladıkları bir büyük projeyi bitirmenin sorumluluğunu taşımaktadırlar. Böyle bir durum ile bir daha karşılaşılmayacağından dolayı, Prodi ekibinin Türk dosyasına farklı bakması zorunludur. Farklı bakmaktan , gelişmeleri dikkatli izlemeyi kastediyorum.
Prodi ve arkadaşlarından bunu beklemek fazla mı olur ?
Sanmıyorum.
Tarihi bir dönemeçteyiz ve hepimizin bunun bilincinde hareket etmemiz gerekiyor.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|