Mehmet Ali Birand
 
TSK, Kabil batağından kuşkulu
 
 
Kabil'de güvenliği sağlayan çok ülkeli kuvvetin komutanlığı yılan hikayesine döndü. Türkiye önce çok istekliydi, sonra bazı sorular sormaya başlayınca eleştiri alır oldu. Oysa, Ankara yoğurdu üfleyerek yemekte son derece haklı.

Türkiye'nin, Afgan başkenti Kabil'de güvenliği sağlayan Çok Uluslu Kuvvetin komutanlığını yüklenmesi tam bir yılan hikayesine döndü.

İlk açıklandığında çok heyecanlanmıştık.

Bir Türk komutanın, NATO kuvvetlerinden oluşan Uluslararası bir kuvveti yönlendirmesi, komuta etmesi herkesin hoşuna gitmişti.

Anımsayacaksınız, yine o tarihlerde (Aralık-Ocak dönemi) Türkiye'ye böyle bir rol verilmesinin sakıncaları konuşulmaya başlanmıştı. Bazı Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin ön plana çıkarılmasının yaratacağı sakıncalardan söz etmişler ve en önemlisi Afganistan'daki bazı kesimler açıkça itirazda bulunmuşlardı. Washington'daki Afgan temsilcisi, bu konuda Pakistan'ın desteklediği grupları suçlamış “Biz değil, onlar Türk askeri'nin gelmesini istemiyor” demişti. Hatta, Türkiye yerine Almanya'nın komutanlık görevine getirilmesi için çağrılar yapılmıştı.

Ankara'da prestijinin artacağı bu görevi kaçırmamak için harekete geçmiş, lobi yapmış hatta Ecevit'in Washington gezisinde dahi bu konu ele alınmıştı. Amerikan yönetimi, Ankara'nın isteği üzerine destek verdiğini açıklamıştı.

Aradan geçen aylarda durum değişti.

Herşeyden önce, Kabil'de rol almak Avrupalılar açısından cazip olmaktan çıktı. Tam aksine yavaş yavaş kontenjanlarını azaltıp bu bataktan kurtulma yolunu seçmeye başladılar.

Halen 4.500 kişilik gücün komutanlığını yapan İngiltere hem bu görevi bırakmak, hem de 1.500 kişilik asker sayısını azaltmak istiyor. Aynı şekilde Almanya da katılımını kısıtlayacağını açıkladı.

Şu sırada öyle bir manzara ile karşı karşıyayız ki, bu eğilim sürerse, Kabil'de çok az NATO askeri kalacak, ortaya çıkan açığı Cezayir, Ürdün, Bangladeş, Endonezya ve Türk askeri kapatacakmış gibi görünüyor. Yani Türkiye, bilinmeyenlerle dolu bir görevle karşı karşıya. Yanıtlanması gereken önemli sorular var. Ankara, bu sorulara yanıt arıyor ve almadan da harekete geçme niyetinde değil…

1. TÜRK KOMUTAN KİME KOMUTA EDECEK?

Türkiye'nin yanıt aradığı en önemli soru kime komuta edileceği ile ilgili. Ankara, NATO kuvvetlerinin çekilmesini istemiyor. NATO kuvvetleriyle daha etkin bir çalışma yapılacağını, Cezayir-Bangladeş-Ürdün gibi diğer ülkelerin bu guruba katılabileceğini, ancak çoğunluğun NATO askerlerinden oluşması gerektiğine inanıyor ve güvence istiyor.

Açıkçası, Türkiye, 4000 Cezayirli, Bangladeş, Ürdünlü ve 500 NATO askeriyle başbaşa kalacaksa, Komutanlık görevi riskinin artacağına inanıyor. “NATO askerindeki disiplin ve komuta kontrol alışkanlığı bambaşka. Biz onlarla çalışmaya alıştık. Yıllardır ortak tatbikat yapıyoruz”diyen bir yetkili kaynak, Ankara'nın bu konudaki duyarlığının altını özellikle çizdi. Bu sorunun yanıtı henüz kesinlik kazanmış değil.

2. NERELERDE VE KAÇ KİŞİYLE KOMUTA EDİLECEK?

Bu konuda da belirsizlik var.

Sözü geçen Çok Uluslu Kuvvet'in sadece Kabil'de mi, yoksa son haftalarda belirtildiği gibi, Afganistan'ın önemli merkezlerini de içine alacak şekilde genişletilmiş bir coğrafya'da mı görev yapacak.

Afganlar ve Amerikalılar bu kuvvetin, Kabil'in dışına da taşmasını, en az 4-5 kendi daha kapsamına almasını istiyorlar.

Böyle bir olasılıkta, 4500'lük asker rakkamının daha arttırılması, dolayısıyla Türk kontenjanı'nın da genişlemesi gerekecek. Ankara, görevi üstlenmeden önce bu konunun da belirginleşmesini istiyor. Türkiye'nin tercihi, Çok Uluslu Kuvvet sorumluluğunun Kabil ile sınırlı kalması.

3. KURTARMA DESTEĞİ SAĞLANACAK MI?

Bu tip operasyonlara katılmış olanların en acı deneyimlerinden biri, olağanüstü durumlarda, görevlendirilmiş olan kuvvetlerin kurtarılması ve gerekiyorsa Afganistan'dan çıkarılması.

Bu olanak sadece Amerikalılarda var. Onlardan başka kimse de, çatışma içine düşmüş ve desteksiz kalmış bir kuvveti olduğu yerden çekip çıkaracak güç ve imkan yok.

Bu sorunun yanıtı da henüz belirsiz. Amerikalılar ne kadar “Biz sizi yanlız bırakmayız” diyorlarsa da, Türkiye BM çerçevesinde bir karar, bir güvence talep ediyor.

4. KOMUTANLIK NE KADAR SÜRECEK?

Ankara, çıkış senaryosunun da (exit scenario) önceden saptanmasını arzuluyor. İngilizlerin bugün içinde bulundukları zor duruma düşmek istemiyor. Yani hem komutanlık görevi, hem de Afganistan'daki mevcudiyetinin süresinin önceden tespit edilmesinde ısrarlı.

Türkiye, Afganistan bataklığına saplanmak ve kurtulamamak gibi bir duruma düşmemek için, örneğin Komutanlık görevinin 6 ay ile sınırlandırılmasını ve Afganistan'da kalış süresinin şimdiden belirlenmesi üstünde duruyor.

5. AYDA 70 MİLYON DOLARI KİM VERECEK?

Tabii, bir de işin maaliyeti var.

Kesin olmayan, kaba hesaplara göre, bu operasyonun aylık harcamasının 70 milyon dolar civarında olduğu belirtiliyor.

Türkiye, zaten ekonomik bir kriz içindeyken, kendi Silahlı Kuvvetlerine gereken harcamayı yapamazken, Afganistan'daki Kuvvet için bütçesinden büyük meblağlar ayıramayacağını bildirdi.

Yetkililer, en kolay bu konuda bir formül bulunacağını ve Türk kaygılarının giderileceğini söylüyorlar.

TEMASLAR SÜRÜYOR, HENÜZ KARAR YOK…

Yukardaki soruların yanıtları henüz kesinleşmiş değil. Bundan dolayı da, Türkiye Komutanlık görevini İngiltere'den almıyor. Taraflar arasındaki görüşmeler sürüyor.

Bir ara Almanya'nın Komutanlığı üstleneceği ileri sürülmüştü, ancak Berlin bu göreve büyük bir heyecan duymadığını, hatta yollamaya söz verdiği kuvvetlerde indirim yapacağını bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı bu soruları sormakta haklıdır. Komutanlığı ele alıp prestij sağlamak güzel de, ilerde karşı karşıya kalınacak durumları şimdiden hesaplamak ve NATO ülkelerinden güvence almak, bence çok daha doğrudur. Yarın, Cezayir-Bangladeş-Ürdün askeriyle başbaşa kalmış, Afganistanın dört bir yanına dağılmış, sürekli hırpalanan, destek alamadığı için de kan kaybedilen bir durumla karşı karşıya kalırsa, asıl kaybeden biz oluruz.

* 4.3.2002 Cumartesi günkü yazımda tetikçi olarak nitelediğim “minik kuş'a” Avrupa Birliği'nin ne olduğun öğretirken bir yazım hatası yapmışım. İnönü 1963'de anlaşmayı imzalarkan bu kuruluşun adı AB değil, Ortak Pazar idi. Okuyucularımdan özür diler, düzeltirim.

Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…