MEĞER ECEVİT
DOĞRUSUNU YAPMIŞ
DSP’nin 25 Temmuz kurultayı yaklaştıkça Ecevit’e daha fazla hak veriyorum.
Liderliğe aday olacağı sinyalleri veren öyle kişilerin adından söz ediliyor ki, Ecevit’in Zeki Sezer’i seçmekle ne kadar doğru bir iş yaptığına giderek daha fazla inanıyorum.
Zaten bu yöndeki ilk işareti geçenlerde Kemal Derviş verdi. Bir davette, Ecevit’in seçimini nasıl bulduğunu soranlara “doğrusu Bülent bey en iyisini seçti” dedi ve Zeki Sezer’in DSP’yi yeniden ateşleyebilecek en nitelikli isim olduğunu anlattı.
Ben Zeki Sezer beyi, ne yazık ki yakından tanıyamadım. Ancak araştırdıkça, hakkında son derece olumlu sözler sarfedilen bir isim olduğu ortaya çıkıyor.
Aday olacağı ileri sürülenler arasında, en yakından tanıdığım isim Şükrü Sina Gürel’dir. Kişi olarak son derece saygın, efendi ve bilgili, ancak öylesine devletçi bir yaklaşımlar ortaya çıktı ki, DSP’yi bir adım dahi ileri götürmesi imkansızmış gibi geliyor bana...
İşte bu açıdan bakıldığında, Zeki Sezer’in DSP’nin şansı olabileceği fikri giderek yaygınlaşıyor.
FRANSIZ SOSYALİSTLERİ
GALİBA UZAYDA YAŞIYORLAR (!)
Fransız Sosyalist Partisi (SP) on gün kadar önce, Ermeni Taşnak Partisi Avrupa Başkanı Murat Papazyan ile ortak basın toplantısında “AB Türkiye’ye, ancak Ermeni soykırımını resmen tanıması halinde müzakere tarihi vermelidir” açıklaması yaptı.
Merak ettim, acaba Fransız SP Türkiye’nin gerçekten böyle bir tutum takınabileceğine inanıyor mu? Yoksa sırf Ermeni oylarına sahip çıkabilmek için mi bu açıklamayı yaptı?
Fransız Sosyalist Partisi önemli bir siyasi oluşumdur. Böylesine uçuk, böylesine gerçekleşmesi imkansız bir tutum nasıl alabiliyor, inanın anlamak çok güç.
Bu büyük partinin, Türkiye ile ilişkilerini böylesine kolayca harcayamaması gerekir. Anlaşılan Sosyalistler uzayda yaşıyorlar...
Bu arada Fransa’daki olumsuz havanın nereden kaynaklandığı da ortaya çıkmış oluyor...
Herkesin bilmesinde yarar var:
Ermeni Kriteri kimseye kabul ettirilemez...
BİR YUDUM İNSAN
YOLCULUKLARI
Nebil Özgentürk 5 kitap ve bir VCD’den oluşan “Bir Yudum İnsan Yolculukları” setine sığdırmış onca yıl yaptığı röportajları… İlkinde başrolde İETT otobüsleri var. Yeşilçam ile İstanbul otobüslerinin kesişen yolları anlatılıyor. İkincisinde insan öyküleri var. Bu özel kimlikler albümünde öykülerin odağındaki isimler öyle meşhur simalar değil…. Kimi gizli kahraman, kimi de gölgedekiler... Üçüncü kitap “Unutulmayanlar”… Unutulmayanlar da Türk sinemasına gönül veren 9 sanatçının çok özel röportajları var. Yolculuk Yıllar ve Yüzler’le sürüyor.. Kimi çok tanınmış kimi ise bir köşede kalmış portreler çıkıyor karşımıza. Sessiz Gece Yazıları’nda ise yazarın sisli zamanlarda, sessiz gecelerde karalamaya koyulduğu yazılar demeti var… Kitapların yanında bir de VCD var. Okumaya zaman bulamayanlar için…. Bir Yudum İnsan Belgeseli’ni Atilla Dorsay kaleme almış… Yılmaz Erdoğan seslendirmiş… Bilinen bilinmeyen onlarca portreyi tanımak için bu kitapları kaçırmayın… Zamanım yok diyorsanız VCD’yi izleyerek Nebil Özgentürk’le Bir yudum insan yolculuklarına çıkın…
BAŞKAN REAGAN, BÜTÜN
DÜNYAMIZI DEĞİŞTİRMİŞTİ
Olaylar yaşanırken tam olarak ne anlama geldiklerini çıkarabilmek güçtür. Üstünden bir süre geçtikten sonra daha net şekilde görülürler.
1985’te Reagan-Gorbaçov görüşmesinin günlük yaşamımızı ne denli değşitirdiğini şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.
Herşeyimiz soğuk savaş koşullarına göre düzenlenmişti. Moskova düşman, Washington dost idi. Solcular hapisanelere atılır, sol fikirler zararlı görülürdü.
Ardından birden bire ABD-SSCB anlaşması doğdu. Berlin duvarı yıkıldı ve SSCB imparatorluğu dağıldı.
Reagan-Gorbaçov görüşmesinin, günlük yaşamımızdan dünya dengelerine kadar herşeyi değiştirebileceğini düşünebilir miydik?
İşte bu iki insanın anlaşmasıdır ki, bugün Güneydoğu sorununa yaklaşımımızı daha farklı yapabiliyor, Kıbrıs sorununun çözümünde adım attırabiliyor. Hepimize “Düşmanlıklar ilelebed sürmez. Birgün düşmanınızla da dost olabilirsiniz” fikirlerini benimseten Reagan-Gorbaçov buluşması, kafaları değiştirdi. Dünya’ya bakışı, olaylara farklı gözle bakmayı öğretti. İşte bundan dolayı Reagan’ı sadece bir artist olarak görmemek gerekir. Yaşamımızda milat yaratmış bir insandır.
LAİLA VE REİNA
İSTANBUL’U RENKLENDİRİYOR
Yaz aylarında İstanbul’un en gözde mekanlarından biri Reina ise, diğeri de Laila’dır. Yıllardır Kuruçeşme’yi bir eğlence merkezine dönüştürüyorlar. Ancak yıllardır da, bu iki eğlence yerine kan kusturuyoruz.
Gün geçmez ki, basılırlar, kapatılma tehditleri savrulur. Fazla ses çıkartmalarından, trafiği tıkadıklarından şikayet edilir.
Oysa, bütün büyük kentlerin böyle yerleri vardır. Gürültülüdür, renklidir ve trafik tıkanır. Roma’da da, Paris’te de, New York’ta da bu böyledir.
Bu tip eğlence merkezleri bulundukları kentleri heyecanlandırırlar. Gittiğiniz zaman büyük keyif alırsınız. Boğazın inanılmaz güzelliğinde, dostlarınızla doyum olmaz bir gece geçirirsiniz. Yabancı dostlarınıza, İstanbul’un farkını bir yerlerde gösterebilirsiniz.
Emniyet Müdürlüğü başta olmak üzere herkese bir çağrımız var: Bu yerleri işletenlere eziyet etmek yerine, yardımcı olun. İşlerini zorlaştırmak yerine destek verin. Reina, Laila ve tüm diğer eğlence yerlerinin bizim zenginliğimiz olduğunu unutmayın.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|