Mehmet Ali Birand
 
TÜRKİYE İÇİN, SADECE TARİH ALMAK ÖNEMLİDİR
 
 

TÜRKİYE İÇİN, SADECE

TARİH ALMAK ÖNEMLİDİR

 

Ne demek istediğimi bir örnekle anlatmak istiyorum.

     

Farzedelim, gözünüze çok beğendiğiniz bir arsa kestirdiniz. Bu arsa sizin ve ailenizin geleceği açısından son derece önemli. Bu bölgede hem büyük bir inşaat yapıp işinizi genişletebilirsiniz, hem de ailenize ev yapabilirsiniz. Yani, bu arsayı satın aldığınız taktirde zenginleşeceğinize, ailenizi mutlu edeceğinize inanmışsınız. Ancak arsa sahibi size satabilmek için bir çok koşullar öne sürüyor. Peşinat istiyor, ödemelerin vadelerini kısıyor, teminat olarak hem banka mektubu, hem de ipotek talebinde bulunuyor. Bu da yetmiyor, yapacağınız inşaatın planlarını, hangi bölümün ne zaman bitirileceğini, başlamadan ve bitmeden önce arsa sahipleri tarafından kontrol edilip onaylarının alınması koşulunu getiriyor.

     

Başkalarına getirilmemiş olan bu koşullar sizi sinirlendiriyor. Ancak bir taraftan da arsa o kadar değerli ki, kaçırmak istemiyorsunuz.Üstelik, bakıyorsunuz ki, bu koşullar altından kalkılamayacak cinsten değil.

     

Ne yaparsınız ?

     

Arsayı kaçırma pahasına bu ayrıntılar için kavga mı edersiniz, yoksa arsa’yı alıp ayrıntıların üstesinden gelmeyi sonraya mı bırakırsınız ?

     

Avrupa Birliği konusunda karşı karşıya bulunduğumuz durum aynıdır.

     

Eğer AB, Türkiye ile Tam Üyelik Müzakerelerinin başlayacağı kesin bir tarih verir ve bunu da başka bir koşula bağlamazsa, arsayı aldık demektir.

 

Bizim için tek ve hayati önemi olan “Türkiye ile katılma müzakereleri (örneğin) 5 Temmuz 2005’te başlar” cümlesidir.

 

Bunun dışındaki kalan, yani müzakereler başladıktan sonrası için konulan koşullar, müzakerelerin başlama tarihi kadar önemli değildir. Zaman içinde bazıları kendiliğinden değerini kaybedecek, bazıları 10 yıl sürecek görüşmeler sırasında ve günün gerçekleri karşısında yok olabilecektir.

Önemli olan arsayı almak, yani tarihi alıp AB ile masaya oturmaktır.

 

ÜSTELİK, GELECEK

KOŞULLARDA BİLİNİYOR

 

17 Aralık doruğunda Türkiye’nin önünü kapatabilecek tek unsur, açılacak müzakerelerin tam üyeliği değil, birçok ülkenin istediği gibi “imtiyazlı üyeliği” amaçladığının açıklanmasıdır. Zaten böyle bir olasılık, Türkiye’yi reddetmek anlamına gelir ki, hiçbir AB ülkesi böyle bir yaklaşımda değildir.

 

Şimdi bir de, önümüze konacak, müzakere sonrası koşullarına bakalım:

 

- 3 üncü YOL:

 

Başta Avusturya olmak üzere, bazı ülkeler şu öneriyi yapmaktadırlar:

 

“Türkiye ile müzakerelerin sonu 3 seçenekli olmalı. İlki, anlaşmayla sonuçlanıp tam üyeliğin başlaması. İkincisi, müzakerelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması ve Türkiye’nin dışarda kalması. Üçüncü yol ise, anlaşmazlıkla sonuçlanması halinde dahi, Türkiye’yi tümüyle dışarda bırakmamak için, imtiyazlı üyelik statüsü verilmesi.”

 

Bunda siz herhangi bir sakınca görüyor musunuz ?

 

Bence yok. Hatta aksine, anlaşmazlık durumunda Türkiye dışlanmıyor ve yine de özek bir statü veriliyor.

 

-KIBRIS:

 

Türkiye’den müzakerelere başlamak için Kıbrıs’ı tanıması istenmiyor. Konuşulan, müzakereler başladıktan sonra -şimdilik belirsiz bir aşamada- Kıbrıs’ın tanınması gerektiği belirtiliyor. Bu gerçeği başından beri bizlerde biliyoruz. Bunda yeni hiçbir şey yok. Üstelik, Türkiye’nin tutumu da çok açık: Çözüm bulunduğu anda Kıbrıs’ı tanıyacağını belirtiyor. Yani, müzakere süreciyle birlikte, Annan planı yeniden masaya konacak ve bir çözüm aranacak. Bu konu sadece Türk tarafının değil, Rumların da özveride bulunmasını gerektiriyor. Zor, ancak içinden çıkılmayacak bir sorun değil. Yaratıcı bir diplomasiyle çözümlenebilinecek bir konu. Nitekim Rumların taslak halindeki metni protesto etmeleri, Türkiye açısından kaygılanacak bir durumun bulunmadığını açıkça gösteriyor. 17 Aralık’ta metin değişirse, bizde ona göre hareket ederiz.

 

-SERBEST DOLAŞIM:

 

Türk işçilerinin serbest dolaşımının sürekli askıya alınması da, ortaya atılan konulardan biri. Türkiye bu alanda çok rahat olmalı. Zira AB anayasası “sürekli yasaklamaları kabul etmiyor. Bu koşul tamamen iç politikaya yöneliktir ve AB yetkilileri de açıkça yürümeyeceğini söylemektedirler. Üstünde dahi durmaya gerek yoktur.

 

- MÜZAKERELERİ ASKIYA ALMA:

Diğer bir koşul olarak, Türkiye’de askeri bir darbe veya reformların askıya alınması gibi olağanüstü durumlarda müzakerelerin Komisyon veya 8 üye ülkenin önerisiyle, AB Devlet ve Hükümet Başkanları doruğu tarafından askıya alınması konuluyor.

 

Bu koşulun da hiçbir sakıncası yok. Böyle bir koşul konmasa dahi, olağanüstü durumda müzakereler daima askıya alınabilir. Üstelik reformları askıya almak veya darbe gibi gelişmelerle karşılaşıp karşılaşmamak tamamen bizim elimizde olan bir durum değil mi ?

       

-YENİ MÜZAKERE YÖNTEMİ:

 

17 Aralık’ta, sadece Türkiye değil, geri kalan tüm adaylar (Romanya, Bulgaristan ve Hırvatistan) için müzakerelerin nasıl gerçekleşeceği de ayrıntılı olarak belirlenecek. Artık eski uygulamalar kalmayacak ve daha sıkı kurallar getirilecek, ancak bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yok.

 

                                                             SONUÇ…

İşte durum bu kadar açık ve net.

 

Bundan sonra yine felaket tellallığı yapmak, hala 10-15 yıl sonra başımıza gelebilecek olasılıklardan dolayı korkmak istiyorsak, bizim bileceğimiz iştir.

 

Bence gereksiz bir telaşımız var. Bırakalım 17 Aralığa kadar AB içindeki çalkantıları izliyelim ve 18 Aralık günü yeniden bir değerlendirme yapalım.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…