Mehmet Ali Birand
 
ABD'ye dilencilik yapmaya gitmeyelim
 
 
Hiçbir Türk lideri böylesine nefis bir ortamda Washington'u ziyaret etmemişti. Bu geziyi uzun vadeli stratejik bir işbirliğine dönüştürüp, olumlu ortamı sürdürebiliriz.Eğer fırsattan istifade anlayışıyla hareket edip, ABD'den herşeyi istersek, hem hayal kırıklığına uğrayacağız, hem de uzun vadede kullanılabilecek bu nefis ortamı kaybederiz.Altın yumurtlayan tavuğu kesmiş oluruz. Washington'daki beklenti, Türk heyetinin uçan kuşa dahi fatura çıkaracağı şeklinde. Ecevit'in böylesine dev bir heyetle gelmesi, iç politika motifli görülüyor ve burada biraz kaygıyla bekleniyor.Oysa Bush yönetimi Başbakan'dan farklı bir söylem bekliyor.

Yakın geçmişimizde hiçbir Türk lideri Amerika Birleşik Devletlerine böylesine olumlu, böylesine Türkiye'nin lehine rüzgarların estiği bir ortamda buraya gelmemiştir.
  
11 Eylül sonrasında Türkiye adeta yeniden keşfedilmiş gibi. Hiçbir eleştiri, hiçbir çatlak ses duyulmuyor. Kongre'de fırtına estiren Ermeni veya Rum lobilerinin esamesi dahi okunmuyor. İnsan Hakları örgütleri ortalarda görülmüyorlar.  Sorunların tamamı rafa kalkmış durumda.
  
Türkiye dendiği zaman sadece alkış alıyorsunuz.
  
Ecevit hükümetinin 11 Eylül sonrasındaki tutumu ve Uluslararası Para Fonu ile ilişkilerini rayına oturtabilmek için gerçekleştirdiği reformlar, Ankara'nın reytinglerini, geçmiş 20 yılın en üst noktasına kadar yükseltti.
  
Türkiye'ye hep eleştirisel gözle bakan örgütlerden birinin yetkilisiyle konuşurken farkına vardım. "Eskiden bizi dinleyen yönetim yetkilileri boldu. Son zamanlarda kimse ilgilenmiyor" diyen bir Sivil Toplum Örgütü Başkanı, Türkiye hayranlığının kısa süreli olmasını dilemekten başka birşey yapamadığını söylerken, diğer karşıt grupların da tercümanlığını yapıyordu.
  
Washington, Afganistan'da destek veren, asker yollamaya hazırlanan, Kabil'deki barış gücünün liderliğine talip olmuş, IMF 'e verdiği güvenceleri gerçekleştirmiş bir Ecevit'i bekliyor.
  
1950'lerde Kore savaşı, Türkiye-ABD ilişkilerinin en önemli kilometre taşlarından biriydi. Kore savaşından sonra Türkiye NATO'ya alındı, askeri yardım programına kattırıldı ve herşey değişti.
  
Bu defa da Türkiye'nin elinde böyle bir olanak var. Eğer iyi kullanıldığı, doğru mesajlar verildiği ve akılcı tutumlar sergilendiği taktirde,bu gezi de bir başka kilometre taşını oluşturabilir.
  
Türkiye'nin eline işte böylesine büyük bir olanak geçmiştir.
  
İSTEK LİSTESİ ÇOK UZUN

Türkiye'nin Washington'a götürdüğü istek paketi, basına yansıdığı kadarıyla epey yüklü.Siyasi pakette, Kıbrıs, Türk-Yunan ilişkileri, Irak, Afganistan ve Avrupa Birliği var. Ecevit, Kıbrıs'ta Amerika'nın  Türk tezini desteklemesini, Irak'ı bölecek bir askeri harekata girilmemesini, Afganistan'daki barış gücü komutanlığının Türkiye'ye verilmesini ve AB'ye tam üyelik konusunda  yardımcı olmasını isteyecektir. İkili ilişkiler ise, ekonomi ağırlıklı. Bunun en başında da, 4 milyar doları bulan FMS (askeri kredi) borcunun silinmesi var. Ardından tekstil kotalarının arttırılması bir Serbest Ticaret anlaşması yapılması, hibe şeklinde Türk ekonomisine destek para (2 milyar dolardan söz ediliyor) verilmesi, Savunma Sanayine (Türk Ordusunun modernizasyonu çerçevesinde) yardım, Afganistan'a yollanacak Türk askerlerinin masraflarının karşılanması...vs.

"HERİFLER ZENGİN, HERŞEYİ ÖDESİNLER"

Ecevit'in iki seçeneği var.
  
Biri, fırsattan istifade edip, kısa vadede ne kadar vurgun vurabilirse o kadarını alıp geri dönmeye çalışmak; diğeri ise uzun vadeli düşünüp, elindeki avantajların süresini uzatmak üzere adımlar atmak.

Eğer kısa vadeli düşünür, fırsattan istifade küçükte olsa bir vurgun vurmak planlanıyorsa; "Adamlar zaten zengin. Bizde bu kadar destek verdik. Körfez krizindeki kaybımıza karşı, bu defa para kazanalım" mantığı ile hareket ediliyorsa, çok yazık olacaktır.

Zira ABD bu gezi sırasında mutlaka bir jest yapacaktır, ancak beklenen  büyüklükte olmayacaktır. Karşılanmayacağını bile bile böyle bir beklenti yaratmanın kimseye yararı yoktur. Bu yaklaşım  gerçekçilik olmaz.

Üstelik, unutmamamız gereken nokta Afganistan konusunda ABD'ye destek veren tek ülke Türkiye değildir. Türkiye'nin tek farkı "müslüman bir ülke olarak"  bu somut desteği sağlamasıdır.

Türkiye'ye yakışan ve beklenen, kısa vadeli vurgunculuk değil,  yakaladığı bu olumlu konjonktürü daha uzun bir süreye yaymayı hedefleyen bir yaklaşımdır.

Ağır başlı davranır, beklentilerini mantıklı düzeyde tutabilirse, Türkiye bu ortamdan yararlanacak, tılsımlı değneği çok daha uzun süre  kullanabilecektir. Bu değnek Ankara'da kaldıkça, Kıbrıs olsun, AB'ye katılma konusu veya ekonomik destek olsun, Washington'u sürekli yanında bulabilecektir.

Kurulacak bir Stratejik işbirliği ortamı, Ankara'ya uzun vadede çok daha büyük yararlar sağlayacaktır.

WASHİNGTON'UN BEKLENTİSİ…

Washington, Türk heyetinin büyüklüğü karşısında biraz şaşkın. Iki uçak işadamının neden geldiği anlaşılabilmiş değil.

Burada konuştuğum yetkililer ilginç bir uyarıda bulundular.

"Bush yönetimi şu aşamada fatura ödüyor, ancak asıl duymak  istedikleri, destek sözleridir" diyen, ABD yönetiminin en yakın danışmanlarından biri ve Washington'u en iyi değerlendiren bir gözlemci sözlerine şöyle devam ettiler:

"Ecevit'in yerinde olsak hep olumlu mesaj verirdik. Hep, ABD ile birlikte olunduğu ve desteğe hazır bulunulduğunu söylerdik. Beyaz Saray'a para istemeye değil, destek vermeye giderdik."

Washington şu sıralarda sadece olumlu sözler duymak istiyor.

BARIŞ ORDUSU LİDERLİĞİ…

Konuştuğum tüm yetkililerin üstünde durdukları en önemli nokta, Türkiye'nin Kabil'e güvenlik sağlayacak Uluslararası kuvvetin liderliğini mutlaka elde etmesiydi.

Türkiye'nin liderliğine İngiltere sempati duymuyor. Türkiye'nin prestijinin ne Afganistan'da, ne de Avrupa'da  artmasını istemedikleri gibi bir hava yansıtıyorlar.

Türkiye'nin bu konuda Washington'u arkasına alması ve desteğini sağlaması çok önemli görülüyor. "Uluslararası kuvvetin liderliğine gelmiş bir Türkiye'nin elini, Washington'da kimlse bükemez" diyen Bush yönetiminin önde gelen bir yetkilisi, ilginç bir noktaya dikkat çekti: "Ayak sürümeyin ve biraz  fedakarlık edin…"

Bu mesajın altında, Türkiye'nin "verin parayı, yollayalım askeri…" yaklaşımının Washington'da sempati ile karşılanmadığının işaretleri var.

Türkiye, buradan bakıldığında , Afganistan'a asker yollamakta fazla "para canlısı"  olarak görülüyor. Ankara'nın ayak sürümesi garip karşılanıyor.

Başta da söylediğimiz  gibi Ecevit bu gezisinde ya uzun vadeli bir işbirliğinin  temelini atabilecek veya kısa  vadeli çıkarlarını düşünüp kendini ucuza satacak.

Herşey, Ecevit'in yaklaşımına bağlı…



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…