TÜRKİYE, BİR YOL
AYRIMINA KAYIYOR
Ak Parti’nin (AKP) seçimlerde elde ettiği sonucun artçı depremleri sürüyor. Durumu yavaş yavaş anlıyoruz. AKP’liler de yavaş yavaş hazmediyorlar. Günler geçtikçe, bu sonucun neleri değiştirebileceği daha iyi algılanıyor.
Seçim öncesinde yaşanan tartışmalar, zorlamalar ve seçim sonrasındaki gelişmeler, Türkiye için önümüzdeki dönemde çok derine inen değişimlerin sinyalini veriyor.
En önemli yol ayırımı da, Anayasa konusunda olacak.
Türkiye’nin nasıl ve kimler tarafından yönetileceği ele alınacak. Sistem ince ayardan geçecek.
Bu ince ayarın kanlı mı, yoksa kansız mı olacağı belli değil.
Türkiye’nin anayasaları oldum olası otoriter rejimler tarafından yazılmıştır.
Cumhuriyetin ilk anayasasından başlayın ve en sonuncusu sayılan 12 Eylül Anayasası’na kadar hemen hemen tümünde ilginç bir denge gözetilmiştir. Politikacılara güven duyulmadığından dolayı, adına demokrasi denilmekle birlikte, seçilmişler daima atanmışlar tarafından denetilecek şekilde bir sistemin oluşturulmasına dikkat sarf edilmiştir.
YÖK’e olağanüstü yetkiler verilmiş ve üniversitelerin denetimi bu kuruma bırakılmış.
Cumhurbaşkanlığı’nın yetkileri arttırılmış ve Özal ile Demirel’e kadar, askerlere bırakılmış.
Milli Güvenlik Kurulu oluşturulmuş ve ülke yönetimine ortak edilmiş.
Bürokrasi, özellikle güvenlik bürokrasisi koruma altına alınmış.
Özellikle 12 Eylül Anayasası, Kürt sorununu ve laikliğin korunup kollanmasını askere bırakmış.
İşin ilginç yanı, bu anayasaların asker tarafından topluma zorla kabul ettirilmemesidir. Örneğin, en katı ve kısıtlayıcı maddeleri bulunan 12 Eylül Anayasası yüzde 90’ı aşan bir oy oranıyla kabul edilmişti.
Ancak çok sürmedi. Elbise, kısa süre sonra dar gelmeye başladı. Demokrasi geliştikçe, hükümetlerin şikayeti arttı. Sıkıştıkça orası burası değiştirildi ve yamalı bohçaya dönüştürüldü ve sonunda değişim zamanı geldi. Siyasetçiler bunca yıldır, askerin vesayeti veya denetimi altında çalışmaktan hep şikayet ederlerdi, ancak ya işlerine geldiğinden veya gereken ortamı bulamadıklarından son adımı atamazlardı.
AKP, hükümet ettiği süre içinde sık sık askerle ters düşmemiş olsa veya seçim öncesindeki Cumhurbaşkanlığı olayını yaşamamış olsaydı, belki diğerleri gibi hareket edebilirdi. Düzene göz yumar ve işini yürütürdü. Hele bütün yukarda saydıklarımı yaşadıktan sonra, bir de yüzde 47’lik bir oy oranı yakalayamasaydı da, düzene belki de boyun eğerdi.
Ancak, bugünkü AKP, artık bundan iki ay önceki AKP değil.
Tayyip Erdoğan da artık eski Tayyip Erdoğan değil.
Bambaşka bir ortamdayız.
Türkiye’yi temelinde değiştirebilecek bir adımı atmaları gerektiği görüşündeler. Türkiye’yi gerçekten sivil bir demokrasiye taşıyabileceklerine ve bu fırsatın iyi kullanılması gerektiğine inanıyorlar.
Askeri vesayeti bitirmeye ve Türkiye’yi çağdaş ve sivil bir anayasaya kavuşturmayı düşlüyorlar.
Bu iş hiç kolay değil. Büyük zorluklarla karşılaşacaklar.
Acaba kavgalı mı olacak, yoksa sulh içinde mi gidecek, belli değil.
Eğer Anayasa’yı kendi ideolojilerine uygun şeklide değiştirmeye kalkışmazlar ve gerçekten uzlaşı aralarsa başarabilirler. Aksi halde, bu girişim karakolda biter ve Anayasa’ya bir daha yıllarca el atılamaz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|