Mehmet Ali Birand
 
ASKER ÇOK FARKLI DÜŞÜNÜYOR...
 
 

ASKER ÇOK FARKLI

DÜŞÜNÜYOR...

 

Ben medyada iş yapan bir insanım. Çeşitli kaynaklardan haberler bize gelir ve her akşam 19.00’da Kanal D Ana Haber’de de ben bunları anlatır, yorumlarım. Yani, eğer sorumlular varsa, onlardan biri de benim.

 

Size ister yazılı ister görsel medya, bir süredir öyle haberler aktarıyoruz ki, hani neredeyse Türkiye Kuzey Irak’a girdi girecek gibi bir ortam doğuyor. Bizler de gelen haberlerin esiriyiz. Verilen demeçleri ve gelişmeleri alt alta koyduğumuzda, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı’nın “yetki kimde” tartışmalarını da buna eklediğinizde, ister istemez gerilim artıyor. Nasıl artmasın ki...

 

PKK suikastlarına başlamış, bölgeden sürekli şehit haberleri geliyor. Ankara patlaması herkesi şok ediyor. Sınır boyunda tank-tüfek ve dolaşan birlikler görülüyor. Televizyonlarda “girelim, girmeyelim” tartışmaları yapılıyor.

 

İşte böyle bir ortamda da, kamuoyunda beklentiler artıyor.

 

Peki, gerçek ne?

 

Perşembe günü, Akademiler’de Sarem (Stratejik Araştırma ve Etüd Başkanlığı) tarafından uluslararası bir toplantı düzenlendi. Genelkurmay Başkanı ile bu toplantıda karşılaştım ve sordum: “Ne oluyor? Kuzey Irak’a müdahale mi ediyorsunuz?”

 

Hayır, olayı sizler abartıyorsunuz” dedi. Medyanın kamuoyundaki beklentileri gereksiz şekilde körüklediğini söyledi.

 

Şaşırdım.

 

Olayın dış görünüşü ile içi birbirinden çok farklıydı. “Peki, gerçekte ne oluyor?” şeklindeki soruma da şöyle yanıt verdi:

 

Kuzey Irak’a girmek için birlik kaydırmıyoruz. İlkbaharla birlikte, her yıl olduğu gibi birlikleri kaydırdık. Sıfır noktaya yerleştik ve PKK ile mücadeleye başladık. O kadar. Lütfen abartmayın. Böyle bir hazırlığımız yok. Askeri gerekleri karıştırıyorsunuz.”

 

Genelkurmay yetkilileri de, “Kuzey Irak konusunda ne özel bir hazırlık, ne özel bir planlama var” dediler.

 

Karşılaştığım Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert’e de, ABD uçaklarının hava ihlalini sordum.

 

Hiç de abartılacak bir durum yok. Bu tip olaylar olabilir. Biz de zaman zaman sınırı geçebiliyoruz. Amerikalılar bunun bir hata olduğunu söylediler ve özür dilediler ve bitti” dedi.

 

Peki, Washington böyle bir yolla bize mesaj vermiyor muydu?

 

Komutanın yanıtı yine şaşırtıcı oldu:

 

ABD’nin bize mesaj vermesi için uçak uçurmasına gerek yok ki. Normal kanallardan verebilirler. Her gün telefonla konuşuyoruz. Dolaylı bir haberleşmeye hiç gereksinme yok. Ayrıca, bizim bölgedeki varlığımızı, ne yaptığımızı da sürekli hem uydudan, hem bölgede görebiliyorlar. Bu olayı medya abarttı...”

 

İşte iki farklı dünya.

 

Asker gelişmeleri başka türlü görüyor. Kamuoyu ise bambaşka yorumluyor.  Ben Genelkurmay’a inanmaktan yanayım.

 

Hiç değilse bugün için, bir Kuzey Irak harekatı beklemiyorum.

 

 

 

BİLDERBERG’CİLERİN

TÜRKİYE’YE BAKIŞI...

 

BİLDERGERG Konferansı’na katılan Amerikalı konuklar, toplantılar için Ritz Carlton’a girmeden önce, çeşitli konferanslarda, özel davetlerde Türkiye’yi anlama çabalarına hız verdiler. Başta Dr. Kissinger’ın, AKBANK için verdiği nefis konferans, Halbrooke ile birlikte katıldığı sabah kahvaltısındaki soruları, neleri merak ettiklerini gösterdi.

 

İki konuyu merak ediyorlar:

 

Biri sivil-asker ilişkileri, diğeri ise Türkiye’nin Kuzey Irak’a olası bir müdahalesi.

 

Onlar dışardan bakıyorlar ve genel olarak gidiş konusunda kaygılılar.  Sürekli şekilde “Ne oluyor? Türkiye darbeye mi kayıyor? AKP kazanırsa nasıl bir tepki doğar?” soruları soruldu. 

 

AK Parti, Amerikalılar tarafından bir tehdit, İslam’ın teslim alınması şeklinde görülmüyor. AKP’nin sistemi değiştirmek niyetinde olmadığını düşünüyorlar. Bu yönde hiçbir kanıt bulamadıklarının üstünde duruyorlar. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de çok doğal görüyorlar.

 

Diğer nokta, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi ise, hepsi tarafından “tuzağa düşmek” diye nitelendiriliyor. TSK’nın böyle bir bataklığa batmayacağından emin görünüyorlar. Genelkurmay Başkanı’nın son açıklamaları da hepsini rahatlatmış.

 

Baştan beri söylüyorum... Bilderberg’in İstanbul’da buluşması her yönden iyi oldu.




AKP’YE GİREN

LAİKLERİ SUÇLAMAYIN

 

Sloganlarla konuşmaya, klişelerle yazı yazmaya bayılıyoruz. Ne dünyanın değiştiğini ne de Türkiye’de büyük bir değişim fırtınasından geçtiğimizin farkındayız.

 

Birilerine “solcu”, diğerlerine “dinci veya laik” damgası vurduktan sonra, bu kişilerin yıllar içinde düşüncelerini veya yaklaşımlarını değiştirebileceklerine inanmıyoruz.

 

Son haftalarda en çok iki isim tartışılıyor: CHP’nin eski Genel Sekreteri Ertuğrul Günay ve Aleviler’in tanınmış solcularından, tarihçi Reha Çamuroğlu.

 

Her ikisi de, AK Parti’den milletvekili adayı oluyorlar. Bir kıyamettir kopuyor. Sanki ihanet içindelermiş gibi bir hava estiriliyor. Oysa her ikisinin ortak bir yaklaşımı var : “AK Parti ile toplumun diğer kesimini barıştırmak, birbirlerini anlamalarına yardımcı olmak...

 

Günay’ın Can Dündar, Çamuroğlu’nun da Devrim Sevimay ile yaptıkları söyleşiler son derece mantıklıydı.

 

Ben, her ikisinin bu girişimini destekliyorum.

 

Gayet iyi yapıyorlar.

 

Onları “çıkarcılıkla” suçlayanlar ve “sırf milletvekili olmak için görüşlerinden taviz verdiklerini” ileri sürenlerden farklı düşünüyorum.

 

Bu iki isim gibi, AK Parti’den aday olacak nice tanıdığım ve laikliğinden hiç kuşku duymadığım kişiler, bizlerin feneri olacaklar. AKP’nin nereye gittiğini, içerden izleyecekler. Bu ülkeyi değiştirmeye başladıkları anda, ilk önce onlar hissedecekler ve tutumlarıyla bize tehlikeli sulara girildiğinin işaretini verecekler. Kayalara oturmadan hepimizi uyaracaklar.

 

Okurlarımdan bir bölümünün bu yazdıklarıma inanmayacağını biliyorum. AK Parti’yi döverek, köşeye sıkıştırarak adam edeceklerini sanıyorlar.

 

Ben de bu yaklaşımı benimsemiyorum. Laik-demokratik sistemimizi, birbirimizi daha iyi anlayarak ve temel ilkelerde uzlaşıya vararak koruyabileceğimize inanıyorum. Ayrıca bizler hep AKP’yi, içine kapanık ve sadece kendi gibi düşünenleri aralarına alan bir parti olmakla eleştirdik. Şimdi adamlar farklı eğilimdekilere, özellikle laiklere ellerini uzatıyorlar, bu defa yine biz laikleri ihanetle suçluyor ve korkutuyoruz. Bizim açımızdan, bundan büyük tutarsızlık olabilir mi?

 

 

 

AYDIN ÜNİVERSİTESİ’NİN

GÜZEL JESTİ...

 

İstanbul Aydın Üniversitesi, 2006-2007 İletişim Ödülü’nü bize layık görmüşler. Ne kadar sevindik tahmin edemezsiniz. Zaten ödüllendirilmek kimin hoşuna gitmez ki?

 

Beni asıl memnun eden, pahalı ve gösterişli bir plaket veya heykelcik vermek yerine, Aydın Üniversitesi Rektörlüğü’nün, TEMA VAKFI aracılığı ile Tekirdağ Hatıra Ormanı’na 5 fidan diktirmesiydi.

 

Ne kadar hoş ne kadar ince bir jest. Hem karşınızdakinin gönlüne giriyorsunuz hem de kalıcı bir ödül veriyorsunuz. O plaket veya heykelcik bir gün unutulup gidecek. Sizden sonra gelenler belki de çöpe atacaklar. Oysa o fidanlar büyüyecek ve koca ağaç olacaklar.

 

Ödüller için, yaş günü veya kutlamalar için TEMA’yı kullanın. Elin olun, çok daha fazla kalp kazanırsınız.

 

 

 

SİZ, MAKTUM’UN

YERİNDE OLSANIZ...

 

İETT Garaj ihalesini 705 milyon dolarlık rekor bir fiyata alan Dubai Şeyhi El Maktum, KDV dahil 1 milyar 156 milyon YTL’lik peşin ödemesini geçen Salı günü yapması gerekirken yapmadı. Bir dilekçe verdi ve satın aldığı yerle ilgili olarak, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası’nın iki ayrı dava açtıklarını ve bu davalardan haberleri olmadığına, belediyenin kendilerine herhangi bir bildirimde bulunmadığına dikkat çekip, sonuç kesinleşene kadar para ödemeyeceğini açıkladı.

 

Siz olsanız ne yapardınız?

 

Türkiye’de her konuda davaların açıldığını, mahkemelerin uzmanlık alanlarının olup olmadığına bakılmaksızın kararlar verdiğini görüyorsanız, korkmaz mısınız?

 

1.156 milyon YTL’yi İstanbul Belediyesi’ne verip geri alamamak da varken, “Canım hukukun üstünlüğü var, Türk adaleti hakkı olanı korur” deyip yatırır mısınız?

 

Zorlu Grubu, davalarına rağmen aldığı arazinin parasını ödedi. “Ben Türküm, onlar yabancı” diyerek kadercilik örneği verdi. Herhalde bir bildiği vardır. Ancak, aynı özveriyi Maktum’dan beklemek haksızlık olmaz mı?

 

Ben, açılan davaları eleştirmiyorum. Ancak, artık ya hukuk sistemimizi yeniden bir gözden geçirip, günün koşullarına uyduralım veya devlet mallarını özelleştirmekten vazgeçelim. Zira her özelleştirme aleyhine açılan, yıllarca süren ve her biri farklı kararlarla biten davalar Türkiye’nin dış itibarını zedeliyor. Bu gidiş değişmezse, kimse Türkiye’ye yanaşmak istemeyecek...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…