PAPA GEZİSİNİ İYİ
YÖNETEMEDİK…
Kim ne derse desin, istendiği kadar hangi gerekçelerle bu şekilde hareket edildiği anlatılsın, yine de tatmin edici bir yanıt alabileceğimi sanmıyorum.
Papa’nın Cumhurbaşkanı’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelmesini isteyen bizleriz. Taklalar attık ve bu gezinin, sadece iki kilisenin diyaloğu çerçevesinde yapılmamasını, Türkiye Cumhuriyetine resmi bir gezi çerçevesinde gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcadık.
Sonunda da kabul ettirdik.
Şimdi neden bu şekilde hareket ediyoruz ?
Başbakan önce surat astı. “Ben programımı Papa’ya göre mi ayarlayacağım?”dedi. Bu, pek diplomatik bir yaklaşım değildi. Uluslararası ilişkilerin gerektirdiği incelik yoktu. Neredeyse, bu yaklaşımın nedenlerini soranları dahi tersler gibi konuştu.
Erdoğan’ın Papa’yı sevmesini kimse beklemiyordu, ancak bu kadar ters bir vücut dili benimsemesine de gerek yoktu. Doğrudur, bu Papa ile Papa 2. Jean Paul arasında büyük fark var. Biri sevecendi, diğeri mesafeli. Biri, barış için içtenlikle mücadele ettiğini gösterirdi. Diğeri, Katolik dünyasının radikallerine daha yakın. Katıksız ve mücadeleci bir din adamı. Biri, Türkleri sevdiği izlenimini vermişti, diğeri müslüman Türkiye’nin Hıristiyan Avrupa’da yeri olmadığına dikkat çekmişti. Ancak bütün bunlar dahi, Başbakan’ın tutumunu açıklamıyor.
Galiba danışmanları Erdoğan’ın aklına girdiler ve Papa’yı, soğuk davranarak cezalandırmamız gerektiğini söylemiş olacaklar ki, AKP liderliği ilk başlarda hep beraber sırt çevirdi. “Davet eden Cumhurbaşkanı Sezer’dir. Varsın o konuşsun” deniliverdi.
Erdoğan kendine NATO doruğuna attı. Sonra baktı ki eleştiriler artıyor, bu defa çark etti ve hava alanında kerhen de olsa buluştu.
Neden ?
Ne bu kadar surat as, ne de sonradan çark edip 20 dakika gibi komik bir süre görüşmeyi kabul et.
Başbakan yetmiyormuş gibi, ardından Gül de NATO’ya koşturdu.
Sonra, herhalde o da işin abartıldığını görmüş olacak ki, “Hadi, son gün buluşup yemek yiyelim” dedi. Oysa, Vatikan nezdindeki Türk Büyükelçiliğine sormuş olsalar, Papa’nın hiçbir politikacıyla yemek yemediğini öğrenirlerdi. Herhalde sırf red yanıtı almak için böyle bir öneride bulunduğu izlenimi doğdu.
O da yetmiyormuş gibi, İstanbul Belediye Başkanı da Brüksel’e gitti. Hatta, daha da ileri gidip “ Zaten burada olsaydım dahi, kendim gitmeyecek yardımcımı yollayacaktım”dedi.
Uluslararası ilişkilerde bunca gerilim yaratmaya, Papa’nın İslam’a genel yaklaşımından memnun olmadığımızı göstermek için bunca çabaya gerek var mıydı?
Bunun yerine, Papa gezisini Türkiye’nin görüşlerini dünyaya yaymak için kullanılamaz mıydık?
Türkiye’ye gelen yüzlerce gazeteciye, Avrupa Birliğinden tutun, Kıbrıs ve İslam ile Hıristiyan dünyalarının yakınlaşmasıyla ilgili görüşlerimizi anlatmak daha yararlı olmaz mıydı?
Surat asarak, sırtımızı dönerek ne kazandık ?
Hiçbir kazanamadık.
Kimse oralı olmadı. Zaten Papa’nın gelişi, Ortodoks kilisesi ile yakınlaşma çabasından başka birşey değildi.
AK Parti hükümetinin Papa’yı kucaklayıp yanaklarından öpmesini hiçbirimiz beklemiyorduk, ancak bu kadar acemice davranacağını da doğrusu hiç sanmıyorduk.
Türkiye açısından boşa giden bir Papa gezisi olacak.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|