TSK, BU OLAYIN
DIŞINDA KALMALI...
Biliyorum, “TSK bu olayın dışında kalmalı” demek kolay. Ancak aksini düşünmek, çok daha tehlikeli bir sürece girmek anlamına geliyor.
TSK, şu sıralarda sessiz sedasız gelişmeleri izliyor. İçin için de kaynıyor.
Emekli komutanlar, gruplar halinde bir araya geliyorlar. Emekli bürokratlarla konuşuyorlar ve yavaş yavaş “Komutan Atatürk’ün kurduğu laik sistem elden gitmek üzere. Seyirci mi kalacağız?” soruları sorulmaya başlanıyor.
Medya’daki bazı kalemler, laikçi sivil toplum örgütleri de, aynı yönde sesler çıkarıyorlar. TSK’nın içinden ve dışından baskılar yoğunlaşıyor.
Yurt dışındaki gözlemciler de aynı soruları soruyorlar. “Asker henüz son sözünü söylemedi. Seyirci kalmaz, mutlaka sesini çıkarır” diyen yabancı medya ve gözlemciler de, merakla Ankara’yı izliyor. TSK’nın internet sitesi binlerce yerli ve yabancı ziyaretçiyle dolup taşıyor.
TSK ne yapabilir?
27 nisan 07’deki gibi bir açıklama yayınlayabilir veya Genelkurmay Başkanı ve komutanlar konuşmalar yapabilirler.
İktidar bu uyarıları dinlemez ve şimdiki gibi, tutumunu kararlılıkla sürdürürse ne olur?
27 nisan açıklaması sonrasında gelen Genel Seçimler ve havada kalan uyarılar gibi bir durumla karşı karşıya kalınırsa, TSK yara almaz mı?
Bu olasılığı ortadan kaldırmak için darbe mi yapılır? Bunun olası sonuçlarını kim göze alabilir? Ekonomik, siyasi ve sosyal çalkantıların altından kim kalkabilir?
Bunların her biri, birer felaket senaryosudur.
Peki, yıllardır “Laikliğin, Cumhuriyetin bekçisiyiz” dedikten sonra, TSK şimdi suskun mu kalmalı? Gelişmeleri görmezden mi gelmeli?
Her biri diğerinden zor bu soruların altından kalkabilmenin tek yolu, TSK’yı olayların dışında tutmak ve laik-demokratik sistemi koruyup kollama görevini bizlerin, Silahsız Kuvvetlerin yüklenmesidir.
Bu defa “Paşa’dan yardım” istemeyelim. Kendi haklarımızı, kendimiz savunalım. Rahatımızı bozalım, tribünlerden inelim.
İçerde askeri kışkırtmayalım.
Askerin içindeki kışkırtmalara engel olalım.
Dışarıya kulak tıkayalım.
Laik-Demokratik sisteme bizler sahip çıkalım.
İktidar da, bu ince dengeyi korumakta duyarlı olmalı. Yüzde 40 oy heyecanıyla değil, sağduyu ile bu toplumun önemli bir kesimini rahatlatıcı adımlar atmalı.
Ülkemiz, türban konusunda yepyeni bir demokrasi sınavından geçecek.
Bakalım, kimler sınıfta kalacak, kimler yüz akıyla çıkacak?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|