KÜÇÜK OLSUN,
BENİM OLSUN
Salı günkü MANŞET (CNN TÜRK) programında, Mihhat Bereket’in konuğu, Işık Üniversitesi rektörü Prof. Ersin Kalaycıoğlu idi. Konu, sağda ve solda ittifak arayışları ve bu hareketin başarı şansıydı. Katılımcılar olasılıklar üzerinde derin analizler yaptılar. Sonunda Prof. Kalaycıoğlu, tüm bilgeliğiyle bence en doğru teşhisi koydu.
Türk kültüründe “uzlaşının” pek yeri bulunmadığını, bundan dolayı da ittifak girişimlerinin başarı şansının son derece düşük olduğunu söyledi.
Anahtar saptama buydu.
Gerçektende, “uzlaşıyı” bizler günlük yaşamımızda dahi pek benimsemeyiz. Uzlaşmayı, sanki kötü bir şeymiş gibi algılarız. Uzlaşmanın, ödün vermekle hiç farkı olmadığına inanırız.
Bundan dolayı, iki kişinin bir bakkal dükkanı dahi kurması güçtür. Daima en önde bir kişi olur ve diğerleri de onun dediğini kabul eder. Böyle yetiştirilmişiz. Son dönemlerde bir oranda azalsa dahi, hala uzlaşmakta zorlanıyoruz.
İşte bu açıdan baktığımızda, siyaset dünyasındaki uzlaşı çabalarının ne kadar boşa kürek çekme anlamına geldiğini daha iyi görebiliyoruz.
Ve üzülüyoruz...
Liderler, ne zaman bir birleşme veya ittifak fikri ortaya atılsa, bunu kendi konumlarına karşı bir tehdit gibi algılıyorlar.
Örnekleri apaçık ortada.
“Küçük olsun, benim olsun” yaklaşımı hala geçerli.
Batı dünyasının gücü ise, tam aksine bu uzlaşı kültüründen kaynaklanıyor. Kişiler değil, kurumlar ön plana çıkarılıyor. Zayıflayanlar, kendilerini kurtarmak veya güçlü olmasına rağmen, gücünü arttırmak isteyenler ittifaklar kuruyor, uzlaşı formülleri bulabiliyorlar. Bu şekilde de, daha fazla büyüyorlar.
Bizler ise, küçük kalıyoruz.
Sol ve sağ’daki girişimleri işte bu açıdan bakıp değerlendiriyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|