YARGIYI ASIL
BİZ BOZUYORUZ
Yargıtay Başsavcısı Nurettin Ok’un bir süre önce, Türkiye’yi yönetenlerin yargı bağımsızlığına gereken önemi vermediklerine, yargıya siyaset soktuklarına dair açıklamasının mutlaka üstünde durulması gerekir. Zira Ok, son derece doğru bir saptama yaptı. Bugün yaşanan krizin altındaki nedenlerden en önemlisine değindi.
Devlet büyüklerimizin ağzından düşmeyen bir slogan vardır.
“Yargı bağımsızdır…Yargının terazisinden kimse korkmamalıdır…Doğruyu yargı bulur” derler.
Kamuoyunun ise farklı bir algılaması vardır. Doğru veya yanlış, halk bu sloganın içinin zaman zaman boş, zaman zaman dolu olduğu izlenimi edinmiştir.
Bu izlenimin nedeni de, geçmişteki kimi uygulamalardır.
Ertuğrul Özkök’ün Salı günkü makalesinde bunun çok açık birkaç örneği vardı. Zamanın en ünlü iki savcısı Savaş ve Yüksel’in Refah partisi ve Milli Görüş hareketi için hazırladıkları iddianamelere işaret eden Özkök, bunları somut kanıt yerine kişisel yorumlarla suçlamalardan oluştuğuna dikkat çekmişti.
Doğru bir tespit. Toplumun çeşitli kesimlerinde de bu izlenim geçerlidir. Yöneticilerimizin, yargı mekanizmasından günün koşullarına veya esen rüzgarlara gore sonuç alınmasından memnuniyet duydukları havası vardır.
Biraz hatırlayın…
Laik Cumhuriyeti koruma adına, yeterli somut kanıt bulunmayan iddianamelere göz yumulması ,örneğin, eski 312 nolu yasanın abartılı yorumlandığını açıklayan dönem Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün sözleri, kamu oyunu çok etkilemişti.
İddianamelerde bir yazarın birkaç makalesi veya bir gazetede çıkan ve tamamen söylentilere dayandırılmış iddiaların ihbar kabul edilip dava açılması da soruların artmasına neden olmuştu.
Bu tip iddianame hazırlamış bazı savcıların birer kahraman gibi alkışlanması da kimi çevrelerdeki soru işaretlerinin yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Soğuk Savaş döneminde Komünizme karşı mücadelede bu tip yaklaşımlar görüldü.
Ardından, laik Cumhuriyetin ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması için de zaman zaman bu tip yaklaşımlar sergilendi.
Mutlaka iyi niyetliydik.
Ancak yargıya bu tip göz kırpmalar, Nurettin Ok’un dediği gibi olumsuzlukları da beraberinde getirdi.
Bir başka önemli nokta, savcı ve yargıçlarımızın eğitimine yeterli önemi veremememiz oldu.
Onları değişen dünya ve Türkiye koşullarına gore hazırlayamadık. Ufuklarını yeterince açamadık. Herhangi bir bürokrat gibi davrandık. İşlevlerinin önemine uygun bir maddi imkan sağlamadık.
Şimdi kalkıp şikayet ediyoruz.
Ektiklerimizi biçmiyor muyuz ?
Ne gerekçeyle olursa olsun, yargıyla oynamaktan vaz geçilmedikçe,ne Türk toplumu yargıya gerçekten güvenir, nede dün başkalarının başına gelen, bugün Büyükanıt paşaya çarpan bu tip yanlışlıklardan kurtulabiliriz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|