DAYAK CENNETTEN
ÇIKMADIR (!)
Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı Çelik, Kanal D Ana Haber Bültenine konuk olmuştu. Okullardaki şiddeti konuşuyorduk ki, sorularımdan birini son derece doğru bir saptamayla yanıtladı:
“...Çocukluğundan itibaren dayak yiyerek büyüyen, sonra da dayak atan bir toplumuz...”
Daha dünlere kadar babalarımız annelerimiz “dayak cennetten çıkmadır” demez miydi?
Şimdi neden böylesinehayret ediyoruz?
Çocukluğumuz, “bugün çocuğunu dövmeyen, yarın dizini döver” felsefesiyle geçti. Gözümüzü açtığımız andan itibaren aile içi disiplin metodu, yani dayak ile tanışmaya başladık.
İlk ve orta okulda öğretmenlerden dayak yedik.
Lise’de sınıfın iri yarı çocukları, okulun kabadayıları bu rolü aldılar. Maça gittik, ya karşı takımın taraftarları dövdü veya bizim takım arkadaşlarıyla girişilen kavgalarda dayak yedik.
Askerlikte, dayak atma sorumluluğunu bu defa komutanlar sırtlandılar. Onların da amaçları bizi eğitmek (!), disiplini hayatımıza sokmaktı. Mutlaka kötü niyetli değillerdi, ancak başka bir yöntem öğrenmemişlerdi. Bizi “yola getirmenin” başka çaresi bulunmadığına inandırılmışlardı.
Kazara suç işleyenlerimiz, karakola düşünce, bu defa polis amcalar tarafından yola getirilirler. Ya sorgulama veya hapishane hayatına uyum sağlayamadığı gerekçesiyle, dayak en makbul yöntemdir.
İşte böyle büyüdük.
Şimdi de biz dövüyouz(!)
Daha doğrusu, bize öğretilenleri biz de çocuklarımıza, gençlerimize öğretiyoruz.
O zaman neden, son olaylara hayret ediyoruz?
Neden, karısını, sevgilisini döven sosyetik ünlüleri kınıyoruz?
Maçı kaybeden klübün oyuncularını ve taraftarlarını neden cezalandırıyoruz?
Okullardaki şiddet olaylarına neden tepki gösteriyoruz?
Ektiğimizi biçiyoruz.
Gelin, ağlamak yerine, eğitim sistemini ve kültürel yaklaşımımızı değiştirelim.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|