BELÇİKA, NİHAYET
DOĞRUYU GÖRDÜ...
Fehriye Erdal 1999 yılında, Şevket Sabancı başta olmak üzere 3 kişiyi öldüren DHKP-C örgütünün tetikçisiydi. İnsanları öldürmenin adı cinayettir. Hiçbir gerekçe, insanları öldürmeyi haklı gösteremez. Ne din, ne de ideolojiler gerekçe olamaz.
Erdal, cinayeti işledikten sonra Belçika’ya kaçtı. O günden bu yana da, Belçika yasalarındaki çeşitli açıklardan yararlandı.
Belçika yargısı tamamen bağımsızdır. Yasaları, kendi anlayışına göre uygular. Siyasi otorite veya dış kaynaklardan gelecek baskıları reddeder.
Belçika yargısı, Fehriye Erdal’ı uzun süre bir terörist olarak görmedi. Fikir Özgürlüğünden tutun, cinayetin terör olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğine kadar varan farlı görüşlerle hareket etti.
Şimdi, bu genel yaklaşımın giderek değişmeye başladığını görüyoruz. İlk defa, eski yorumlar yerine yenileri ön plana çıkıyor.
Belçika Yargısı dahi artık, “benim teröristim seninkinden daha iyi” izlenimini veren görüşünü değiştiriyor.
Avrupa’nın genelinde bu hastalık vardı. Kendi toplumlarındaki terör olaylarına sert tepkiler verirler, ancak özellikle Türkiye gibi “insan haklarına saygı göstermediği” izlenimi veren ülkelerin “terörist” diye nitelediği kişilere daha “anlayışlı” davranırlardı. Bu sayede, köktendinciler Avrupada yer bulabildiler, terör grupları korunabildiler ve bugünlere kadar geldik.
Belçika başta olmak üzere, Avrupa sonunda uyandı. Artık “fikir özgürlüğü” şemsiyesinin altına sığınmak zorlaşmaya başladı.
Belçika mahkemesinin Fehriye’yi “izinsiz silah bulundurmak ve sahte kimlik taşımak” nedeniyle 4 yıla mahkum etmesi önemli. Hele mahkemenin DHKP-C’yi “terörist bir grup” olarak nitelemesi, daha da önemli.
Bu karar geç geldi.
Fehriye kaçtı, ancak eninde sonunda yakalanacaktır. İşte Belçika yargısında gerçek bir tutum değişikliği olup olmadığı asıl o zaman anlaşılacak. Eğer Fehriye Türkiye’ye iade edilirse, yepyeni bir dönem başlayacak,.
Aksi halde, Avrupa hala teröristlerin saklanabildiği bir yer olarak kalacak.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|