ÖTEKİ TÜRKİYE
ÇOĞUMUZU ŞAŞIRTTI
Büyük bölümümüz ya görmek istemezdik veya konuşmamayı tercih ederdik. Ülkenin doğusunda yaşayan, farklı kökenden gelen insanlarımızın varlığını bilirdik. Ancak aramızdaki uçurumun ne kadar büyük olduğunun farkına varmak istemezdik. Kafamızı kuma sokmayı daha güvenceli görürdük.
Şu “kuş gribi olayı” ile karşılaşmasak, bazılarımızın hayatı eskisi gibi devam edecekti. Ancak olmadış, kuşlar rahatımızı bozdular. Gerçekleri gözümüze soktular. “Öteki Türkiye” birden bire bizi dehşete düşürdü, rüyalarımıza girdi. Ardından da çok üzdü.
Televizyon ekranlarındaki insanlar farklı konuşuyorlardı. Bazılarımız anlamakta güçlük çekti.
Hem bizdendiler, hem değillerdi.
Hem bize benziyorlar, hem de benzemiyorlardı.
Sanki, uzağımızdaki akrabalarımız gibilerdi.
Onları tanıyorduk, daha önce de görmüştük. Ancak hiçbir zaman, bu kadar yakından hissetmemiştik. İçimize mi almalı, yoksa dışlamalımıyız karar veremedik
TAVUKLARI CANLI
CANLI YAKIYORLARMIŞ... (!)
Televizyonlar sayesinde birçok gerçekleri gözlerimizle gördük.
Hepimizi en çok dehşete düşüren sahne, tavukları canlı canlı torbalara koyup, üstlerine gaz dökerek yakmalarıydı.
Gözlerimize inanamadık.
Hele, alevlerin içinden kurtulup kaçan bir tavuğun yine yakalanıp tekrar ateşe atılışı... Ateşler içinde ölen tavukların canhıraş bağırışları...
“Bu insanlar bize benzemiyor” diyenlerimiz çoğunluktaydı. Çok azımız, “Neden? Neden bu insanlarımız farklılar?” diye sordu. Bu yaklaşımlarının ardındaki alışkanlıkları anlamak yerine, “Ne garip, ne vahşi insanlar. Bunlar bizden değil” diyenlerimiz vardı.
Oysa onları bu duruma sokan bizlerdik. Onlara hiçbir şey veremediğimizi sorgulamak yerine, dışlamayı tercih ettik.
HEM FAKİR, HEM DE
ÇOK CAHİLLERMİŞ...(!)
Kuş Gribi olaylarının başlamasından bu yana epey zaman geçti. Bunca süre içinde bizi en çok hayret ettiren, bazı kesimlerde yaşayan vatandaşlarımızın böylesine fakir, böylesine cahil olmalarıydı.
Fakirliklerini gözlerimizle gördük. Hayvanları bağlasanız yaşamayacakları yerlerde oturuyorlar. Pislik içinde yaşıyorlar.
Hastalıklı olduğu besbelli tavukları kesip yiyiyorlar. En tehlikeli dönemde, satılamayan tavukları kapışıyorlar. Kuş Gribinin ne olduğunu bilmiyorlar. Neyin yapılması, neyin yapılmaması gerektiğinin farkında değiller.
Neden?
Zira onları biz bu duruma soktuk.
Bu insanlarımızı eğitmedik, onları fakirliğe ve cehalete esir ettik.
Aman dikkat, bütün bu köşe içinde dikkatinizi çekmeye çalıştığım kesim sadece Doğu, Güneydoğu değil... Sizlere sadece Kürt kökenli vatandaşlarımızdan söz etmeye çalışmıyorum. Aynı durumla Karadeniz’de, Akdeniz’de hatta İstanbul’un, Ankara’nın belirli bölümlerinde de karşılaştık. Ancak, Güneydoğu’da durum çok daha dramatikti.
Hepinize haykırmak istiyorum:
Bu fakirliğin, bu cehaletin sorumlusu bizleriz.
Hiç değilse bu insanları küçümsemeyelim.
Hiç değilse bu insanları dışlamayalım.
Bu insanlar bizim insanlarımız.
AB’YE BU İNSANLAR
İÇİN GİRMEK İSTİYORUZ
Haftalardır, TV ekranlarında hemen hemen aynı görüntüleri izliyoruz. Pislik, fakirlik, cehalet ve ilgisizlik... Bu manzaraları izledikten sonra, kendi kendine “Biz bu insanlarla mı AB’ye üye olacağız?” diye soranlarımız oluyor.
Evet, AB bizi bu halimizle kabul edecektir. Zira, farklı nedenlerle HAYIR diyemeyecektir.
Bizler de, AB’ye özellikle Öteki Türkiye’yi, Bizim Türkiye’ye dönüştürmek için katılmak istiyoruz. Öteki Türkiye’yi değiştirmek için bunu yapmalıyız.
Öteki Türkiye’den utanmamalı, aksine kucaklamalıyız.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|