BİRBİRİMİZE ALIŞMAK
ZORUNDAYIZ
Bizler korkularla büyütüldük, böyle eğitim gördük.
Ülke bize emanet edilmişti.
Yabancılar kötü insanlardılar. Sadece ülkemizi parçalamayı , kanımızı emmeyi düşünürlerdi. Onlardan da uzak durmak gerekirdi.
Bir de Ticaniler vardı. Bunlar da, Türkiyemizi karanlıklara boğmak, din baskısıyla bizi çağ dışına itmek isteyen insanlardı. Çocukluğumuzdan itibaren bu “Ticani’lerin” kimler olduğunu pek anlayamadık. Genel bir kavramdı. Çember sakallı, elinde tespih ve arkasında baştan aşağı kara çarşaflara bürünmüş kadınların yürüdüğü bir tip...
Son korkumuz ise, adlarından özellikle söz edilmemeye çalışılan bir grup olan Kürtlerdi. Kürtler ikiye ayrılırdı. Bir bölümü çok sadık, çok namuslu olanlar, diğer bir bölümü ise gaddar ve kötüydüler.
İşte bütün bu tehlikelere bizler göğsümüzü gerip direnecek ve düşmanlarımıza karşı vatanımızı koruyacaktık.
Bütün eğitimimiz bu temeller üzerine otururdu.
Böyle büyütüldük.
Bizler, laik Türkiye’nin savunucularıydık.
Kimimiz bu görev dağılımını çok ciddiye aldı. Değişime direndi ve kayıtsız şartsız Cumhuriyet ilkelerine bağlandı.
Kimimiz değişen dünya’nın gerçeklerini gördü. Türk toplumunun da değiştiğini anladı ve yeni koşullara uyum sağladı.
Toplumun bir bölümü hala direncini sürdürüyor.
İslami çevreler veya din unsurunu ön plana çıkaranlar, muhafazakarlar ile köktendinciler arasında hiçbir fark gözetmiyorlar. Tesettürlü kadınların özel giysileriyle denize girmelerini hala yarı hayret, yarı olumsuz gözle izliyorlar. Bu çevrelerin varlıklarını dahi hazmedemiyorlar. Oysa bakıyorsunuz ki, Türkiye’yi yönetenlerin büyük bölümü artık muhafazakar çevrelerden oluşmuş. Toplum değişmiş, yepyeni kavramlar gelişmiş.
Yabancılar deseniz, onlar da artık dışımızda değil, içimizde bizimle birlikte yaşıyorlar. Dünya öylesine birbirine bağımlı bir düzene girmiş ki, aksine uluslararası camianın içine girebilmek bir avantaj sayılır olmuş.
Kürt kökenli vatandaşlar deseniz, öylesine bir bilinçlenme, öylesine bir siyasi ağırlıklarını hissetme noktasına gelmişler ki, onları dikkate almadan adım atmak giderek zorlaşıyor.
Türkiye böylesine hızla değişirken, bizim kuşakların bir bölümü gerçekleri görmek yerine, tam aksine direniyorlar.
Birbirimize alışmak ve birlikte yaşamaktan başka çaremiz olmadığını anlamak dahi istemiyorlar. “Vatan elden gidiyor (!)” çığlıklarını giderek yükseltiyorlar. Giderek azınlığa düştüklerini görmek ve yeni düzene uyum sağlamak yerine, direnmeyi tercih ediyorlar. Yani dengelerin oluşturulma gereğini dahi göremiyorlar.
Yazık değil mi?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|