AB İŞİN CİDDİYETİNİN
FARKINDA MI?
Hem Türkiye, hem de Avrupa Birliği belki de farkında olmadan, 2004 Aralığına doğru son derece tehlikeli bir sürece giriyorlar. Önümüzdeki aylarda bu yarışın temposu giderek artacak ve 2004 yılının sonuna kadar sürecek.
Türkiye açısından hedef, 2004 Aralığında AB’den tam üyelik müzakerelerinin başlangıç tarihini alabilecek. Her geçen gün, Türkiye açısından bu hedef bir tutkuya dönüşüyor. Göreceksiniz 2004’ün 2 inci yarısında bu tutku abartılı şekilde, Türkiye’nin hangi dünya’ya ait olacağının adeta bir testine dönüşecek. Asırlardır süren kimlik sorunu, AB doruğundan çıkacak kararla etkilenecek.
Olumlu bir karar çıkarsa, Türkiye Batı klübü üyeliğini içine sindirecek ve uzun yıllardır süren alternatif arayışlar veya “biz nereye aitiz” tartışmaları bitecek.
Olumsuz veya yeni bir erteleme kararı çıkarsa, Türkiye sonunun nerede biteceği belli olmayan bir istikrarsızlıklar dönemine girecek. Hayal kırıklığı, öylesine büyük bir kimlik patlaması yaratacak ki, bu ülke İslamcı akımların ve aşırı milliyetçi partilerin çatışacakları, Kürt milliyetçiliğinin patlayacağı, darberelerin yaşanacağı bir ortama sürüklenebilecek.
Buradan bakılınca bu tehlike hissediliyor.
Avrupa ise henüz farkında değil. Hala “Türkiye nasıl olsa Kopenhag kriterlerini tamamlayamaz ve Kıbrıs’ı çözemez. O zaman da, kendiliğinden sınıfta kalır” havasındalar. Durumun ciddiyetini gören çok az kimse var.
Oysa, bir Titanic olayına doğru yavaş yavaş sürükleniyoruz.
TÜRKİYE ARTIK
ÜMİTSİZ BİR ADAY DEĞİL
AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Genel Müdürü Eneko Landaburu, geçen hafta Ankara’da üst düzey görüşmeler yaptı. bu hafta başı da İstanbul’da AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu toplantısı vardı.
Landaburu, son derece deneyimlidir, işini bilir. Abartısı yoktur. İçi boş ümitler dağıtmaz.
Etrafına verdiği mesajlar çok ilginçti:
“Türkiye öylesine önemli adımlar atıyor ki, adaylık şansı giderek artıyor. Eksiklerini tamamlarsa gözardı edilemeyecek bir aday konumuna girer”.
7. İNCİ PAKETTEN
ASKER ÇIKACAK, ANCAK...
Türkiye’nin yetişmeye çalıştığı kısa vadeli bir randevu var. O da, Ekim ayında AB Komisyonu tarafından yayınlanacak olan “ilerleme raporu”. Eğer Komisyon bu raporda “Türkiye, Katılım Ortaklığı belgesinde belirtilen eksikliklerini tamaladı” derse veya geriye kalan birkaç eksiğe dikkat çekmekle yetinirse, Ankara’nın eli güçlenecek. İş daha da ciddiye binecek. Komisyon, Türkiye’yi destekleyen bir tutuma girerse, üye ülke başkentlerinin direnişi azalacak.
İşte bu momentum’u yakalayabilmek için, hükümet 6 ıncı paketi TBMM’ne yolladı. Ardından da 7 inci paketin hazırlığı başladı.
Hem Landaburu, hem de AB parlamentosu üyelerine göre, 7 inci paketten Asker-Sivil ilişkilerinin çıkması, 2004 yılında da reformların uygulanması, daha doğrusu atılan adımların geri dönüşü olmayacağının açıkça gösterilmesi bekleniyor.
Landaburu, hem özel görüşmelerinde hem de CNN TÜRK’teki MANŞET programında, Asker-Sivil ilişkileri konusunda AB’nin beklentilerine de açıklık getirdi.
Buna göre, 2004 Aralığına kadar Türkiye’den 75 yıllık uygulamalarından bir anda vazgeçmesi ve TSK’nın Milli Savunma Bakanlığına bağlanması bekleniyor. AB, anlayışlı ve sabırlı bir tutum sergiliyor.
Beklenen, MGK Genel Sekreterliğinin, çeşitli sivil kurumlardaki (RTÜK, YÖK, vs...) temsilcilerini çekmesi, örneğin MGK Genel Sekreteri görevinin bir sivile verilmesi, MGK yasasındaki “denetleyen ve yönlendiren” anlamına gelen cümlelerin değiştirilmesi gibi jestler... Bu jestler ne kadar çoğalırsa, Türkiye’nin 2004 Aralığında işi aynı oranda kolaylaşacak.
Yazımın başında da değindim. Türkiye, AB hedefi için öylesine önemli değişimlerden geçiyor, öylesine zorlanıyor ki, yolun sonunda (2004 Aralık) AB’den bir de “olmadı, yeterli reform yapılmadı” gibi bir yanıt çıkarsa, böylesine hissi bir toplumun tepkisini düşünmek dahi istemiyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|