GENÇ SUBAYLAR
KENDİ İŞLERİNE BAKMALI
Bu yazıyı, Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün dünkü basın açıklamalarından önce yazdım. Zira yaşananlara farklı bir açıdan, işin ilkesi açısından bakmak istiyorum.
Başbakan, net bir şekilde yalanladı. Büyük bir olasılıkla “Org. Özkök’te, “Genç Subayların AKP ve AB konularında rahatsız oldukları” şeklinde yayılan haberleri yalanlamıştır. Ancak istedikleri kadar yalanlasınlar, kamuoyunda böyle bir izlenim doğdu. Toplumun algılaması da özetle şöyle:
TSK içinde birşeyler oluyor. Genç Subaylar ve Komutanlar arasında, neden ve nereden kaynaklandığı tam olarak anlaşılamayan bir rahatsızlık var.
TSK’nın, AK Partiye giderek artan bir tepkisi olduğu inancı giderek yaygınlaşıyor.
TSK, Avrupa Birliğine, söylem olarak karşı durmamakla birlikte, uyum yasalarından kaygılanıyor. Kopenhag kriterleri ve Kıbrıs konularında acele edilmesine karşı çıkıyor.
Yukarda saydığım üç nokta doğru veya külleyen yanlış olabilir, ancak hiç önemli değil. Zira toplumda haklı veya haksız böyle bir izlenim var.
GERÇEKTEN BİR TEHLİKE VAR MI?
Bu izlenimin bir parçası da “Genç Subaylar” diye adlandırılan bu kişilerin , AKP’yi gösterip aslında AB’ye karşı durmak istedikleri şeklinde.
Sanki kılıçlar çekilmiş ve AB konusunda son meydan muharebeleri yapılıyor. Toplumun tepkisinden çekinildiği, AB’yi engelleyen taraf gibi görünmek istenmediği için laiklik ortaya atılıyor, ülkenin bölünebileceği korkusu körükleniyor, AKP’nin din devleti istediği ile ilişkin kuşkular yayılıyor. Gerekçe olarak da, 19 Mayıs kutlamaları, emeklilik yaşının indirilmesi, şura kararlarına şerh koymak ve türban krizleri gösteriliyor.
AKP laik sisteme gerçekten karşı “yakın ve net bir tehlike” oluşturuyor mu sorusuna, şu aşamada EVET demek zordur. Kuşku ve kaygılar olabilir, ancak AKP’nin söylemi ve tutumuyla ülkede bir din devleti hazırlığında olduğu bu aşamada söylenemez.
Bundan dolayı da, laiklik ötesinde asıl kavganın AB’ye uyumdan kaynaklandığı izlenimi giderek artıyor.
ASKERE RAĞMEN AB ÜYELİĞİ OLMAZ
Bu köşeyi izleyenler geçen haftaki yazımı anımsayacaklardır. Çok açık şekilde, AKP’nin Türkiye’yi Avrupa Birliğine, askere rağmen veya askeri yenerek taşıyamayacağını yazmıştım.
AKP’nin, ülkenin en önemli son 18 ayında her zamandan daha dikkatli, daha duyarlı olması gerektiğini, Askeri ikna ederek, diyaloğa daha fazla önem vererek hareket etmesi gerektiğini defalarca tekrarlamıştım.
Avrupa kapısını birbirimizi yenerek değil, birbirimizi ikna ederek açabileceğimize inanıyorum. Önümüzde öylesine kısa bir süre var ve bu süre içinde yapılacak öylesine çok iş var ki, boş yere zaman harcama lüksümüz yok.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin toplumdaki yeri ve prestiji ona önemli bir etkinlik ve ağırlık sağlıyor. Ancak, sanıyorum bazı askerler ellerindeki kartları gerçek değerlerinden daha fazla kullanma eğilimindeler. Hala 1900’lu yılların kavramları ile hareket ediyorlar. İşte en büyük tehlike de bu...
BİZLER GERİ ZEKALI DEĞİLİZ
Türk toplumu, laik-demokratik sistemini korurken, aynı zamanda eski sloganlardan, eski kavramlardan kurtulmak istiyor. Yeni bir dünya kurmak, yeni bir vizyona sahip olmak istiyor.
Türk toplumunun büyük bir bölümü, Sevr korkusundan artık bıktı. Türkiye’nin din devletine dönüşme veya Kürtler tarafından bölünme olasılığını dinlemekten de bıktı.
Bu çerçevede artık Genç Subay’lar da rahat etmeli ve Cumhuriyeti koruma-kollama iç güdülerini sivillerle paylaşmaya alışmalılardır.
Laik-Demokratik sistemimize artık bizler sahip çıkmak istiyoruz. Üstelik, geri zekalı, temel çıkarlarını bilmeyen insanlar da değiliz. Türkiye’nin bir din devletine dönüştürülmesine göz yummamız da beklenemez. Laik-Demokratik düzeni korumanın hepimizin görevi olduğunun da bilinci içindeyiz.
Üstelik, AB trenini kaçırmak istemiyoruz.
GENÇ SUBAYLAR DA GELECEĞİ DAHA İYİ DEĞERLENDİRMELİ
Türk toplumunun tümü için konuşamam. Ancak benim gibi düşünen, sayıları çok ve etkin çevreler, AB tam üyeliğine gidildiği 2000’li yıllara girilmişken sık sık gündeme getirilen Askerin duyarlıkları veya tepkilerini anlamakta zorluk çekiyor.
Türkiye’yi –eğer gerekiyorsa- bizler de korumak ve kollamak istiyoruz. Sivil toplum örgütlerinin sokakları dökülmesi, Laik- Demokratik sistemi savunmaları dönemine girildi.
Artık 27 Mayıs-22 Şubat- 12 Mart- 12 Eylül ihtilal veya ayaklanmaları yaşamak istemiyoruz.
Eski defterleri kapatalım.
Artık yeni bir dönem başlatalım.
Genç subayların da gerçek işi olan, ülkenin savunmasına, gelişen teknolojiye öncelik vermeleri gerekmektedir. Eğer birgün ülke zor duruma düşer, Silahlı Kuvvetlerimizin müdahelesine gerek olursa, bırakın bizler onları davet edelim. Ancak o güne kadar herkes artık gerçek işini yapsın.
Bir defa da bunu deneyelim.
Türkiye’nin AB yolunu kimse kapatmamalı. Bunu çocuklarımıza borçluyuz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|