MİLLİ MA?IN
SATIR ARASI...
?Milli maça ben gidecektim, ancak sava? nedeniyle ekranda kalmak zorunlu?u do?unca, e?im Cemre tek ba?ına Turkcell grubu ile beraber İngiltere?nin yolunu tuttu. Bugün kö?emin bir bölümünü Cemre?ye bırakıyorum. İzlenimlerini farklı bir gözle size aktaracak. ?
Airbus dolusu basın ve Turkcell?in çekili? talihlileri güle oynaya ?Türkiye ? sesleriyle Newcastle?a vardık. Kaldı?ımız ?ehir Sunderland stadına yarım saat mesafede? Durham ?ehriydi. Durham, 11. asırdan kalma katedrali, ?atosu ve üniversitesi ile İngiltere?ye özgü ?ip?irin eski bir yer. Sokaklarda? üniversiteli gençlik dola?ıyor. Publar geceleri dopdolu. Ortasından kıvrıla kıvrıla bir nehir geçiyor. Zaten bölge yemye?il, tarlalarda koyunlar, yol kenarlarında nergislerle çok güzel.
Gece gayda müzi?i e?li?inde kar?ılandı?ımız Lumlbey ?atosunda yeme?imizi 18. asır kıyafetli garsonlar arasında? yedik. Tabii herkes ?hafif? ümitli, nazar de?mesin diye ?hafif? sevinçli.
Aynı zamanda ?hooligan? lardan hafif? endi?eliydik. 6 adet Kevin Costner?ın (bodyguard) devamlı yanımızda olması içimizi biraz rahatlattı !.
Maç günü civarda gezdirildik. Newcastle, ?iyi ki burada do?mamı?ım? denilen ?ehirlerden biri. Ancak Avrupanın en büyük alı?veri?? merkezi? Metrocenter burada, civarda ise 1913?ten kalma bir köy bölgenin turistik çekicili?ine katkıda bulunuyor.
Saat 5?de bo? bir parking?e götürüldük. Ve sonra panayır ba?ladı. En az 40 otobüs dolusu Türk, bayraklarla, flamalarla meydana dolu?tu. Hora tepenler, grubumuzun a?ır topları (Güneri Civao?lu, Deniz Gökçe) ile resim çektirenler, öpü?enler, ?arkı söyleyenler, İngiliz polisinin hafif endi?eli bakı?ları altında bir saatten fazla e?lendi. Polis, i?i çok ciddiye almı?tı. Hepimize güvenlikle ilgili ka?ıtları da?ıttılar. ?Uygunsuz davranı?? tan dolayı tutuklanabilece?imizi, ancak? tutuklanırsak? bedava tercüman vereceklerini bile yazmı?lardı. 600 polisin görev yaptı?ı? söylentiler arasındaydı.
BİZİM İ?İN YOLLAR KAPANDI
Nihayet konvoy olu?tu. ?nümüzde, yanımızda, arkamızda arabalı ve motosikletli polisler, otobüste korumalarımız yola çıktık. Do?rusu muhte?em bir sahneydi. Bütün yollarda? trafik durduruldu, heybetli bir ?ekilde konvoy stada yöneldi. Yol kenarında İngilizler çe?itli el hareketleri ile yenilece?imizi bize bildirdiler !.
Sunderland? Stadium of Light? 48 bin ki?ilik. Atlı polisler, havlayan? hırlayan köpekler, arasında hızlı adımlarla stadyuma girdik. O karanlık tünelden stadyuma çıkı?, ne kadar maça gitseniz de? heyecan verici!.
İngilizler hooligan problemini o kadar ciddiye? almı?lar ki tuvalete bile önde ve arkada korumalar, gruplar halinde gidiyorduk.
Grubumuzun kollektif dü?üncesi ?uydu: İn?alah yeneriz, olmazsa berabere, örne?in 0-0, 1-1 bizim için ?erefli bir sonuç olabilir.
Milli mar?ımızı büyük bir ?evkle söyledik... Beckham ise allah allah! Ne yakı?ıklı.
VE MA? BA?LADI....
?İlk izlenim büyük bir karambol !.? ?üphesiz İngilizler bizden çekiniyordu, nede olsa dünya 3 üncüsüydük. 11. dakikada? Rü?tü?nün elinden kaçırdı?ı topu Beckham filelere atamayınca ?acaba top İngilizleri sevmiyor mu?? gibi küçük bir dü?ünce gönlümüzde ye?ermeye? ba?ladı. Birinci devre karambolu bitti, ama o ne? İkinci devre o İngiliz takımı gitmi?, ba?ka bir takım gelmi?ti. Biz orta sahada bir sana, bir bana, bir arkaya paslarla oynarken, onlar akınlar halinde üstümüze geldiler. Oyunlar kurdular, enfes pasla?malarla anında kale önümüze geldiler. Büyük bir ihtirasla oyuna asıldılar, kapıyı defalarca zorladılar. 45 dakika yüzüm sola dönük oturdum, boynum tutuldu. Yine de Beckham?ın iyi günü de?il diye dü?ünüyordum. O, 10 golden 6?sını frikikten atam adam de?il miydi? 60 ıncı? dakikadan itibaren Rü?tü?yü ya havada, ya yerde gördük. Derken olan oldu.? Gözlerimiz bir saatte, bir sahada... 81 inci dakikada Nihat?ın o nefis kafa ?utu ile (herkes İngiliz kalecisinin uzun boyuna kahroldu) ümitlendik. Sonra bitti... Beckham belki gördü?üm en güzel penaltıyı attı, tam kö?eye.
STADDAN ?IKAMADIK
Stadda bir saatten fazla dı?ardaki hooaliganların sakinle?mesini bekledik. Konvoyumuz yine olu?tu, otele süklüm püklüm döndük. Bayraklarımızın boynu e?rilmi?ti.
Gece televizyondan maçı yine seyrettim. İngilizler ?Rü?tü? de ?Rü?tü? diyor, ba?ka bir?ey demiyor. Ancak, bir takımın en iyi oyuncusu kaleci seçilirse, o takımda bir tuhaflık yok mu? Ne bileyim...
Turkcell nefis bir organizasyon ba?ardı. Her istedi?imizi verdikleri gibi, istedi?imizi bilmedi?imiz ?eyleri de dü?ünmü?lerdi. Türkiye?den sofra süslerine kadar getirmi?lerdi. Bizi, bayraklarla, ka?kollerle donattılar, mükemmel bir evsahipli?i yaptılar. Basınımızın gezegen büyükleri bu kadar iyi bir organizasyon görmediklerini defalarca söylediler.
?imdi 11 Ekim?e hazırlanıyorum. Artık bende ne yapılması gerekti?ini biliyorum. Hakan oraya, Bülent buraya, Fatih ?uraya, ?mit Davala yok, Emre?yi Beckham?dan kopar, İlhan Mansız?ı sars... Falan , filan...
SADDAM GİDEREK
B?Y?YOR...
Sava?ın sonunda belki kaybedecek, ancak bugüne kadarki tutumuyla Saddam Hüseyin sadece kendi ülkesinde de?il, tüm Arap dünyasında giderek kahramanla?ıyor.
Tüm silah gücüne, teknoloji üstünlü?üne ve kamuoyunu etkileme becerisine ra?men, Bush yönetiminin sava? öncesinde yarattı?ı beklentiler gerçekle?medi. Kendilerine çok fazla güvenmelerinden, kötü planlama veya yetersiz istihbarattan mı kaynaklanıyor bilemeyiz, ancak Washington bu a?amada sınıfta kalmı? izlenimi veriyor.
Avcı tüfe?iyle helikopter dü?üren köylüsü, intihar saldırısı yapabilen örgütlenmesiyle Saddam Hüseyin giderek büyüyor.
Tekrar edelim, Amerikalılar bu sava?ı kazanırlar, ancak Saddam?ın büyümesini durduramazlar. ?nümüzdeki yıllarda, Araplar arasında ve İslam dünyasının önemli bir bölümünde? Saddam ?Amerikalılara ba?kaldıran bir kahraman? olarak? anılacak.
Tarihin cilvesi bu... Sava? öncesine kadar aynı Arap liderler tarafından diktatörlükle suçlanan Saddam, ?imdi toplumların bayra?ı oluyor.
Ancak asıl faturayı ödeyenler ise, ölen masum bebekler ve sivil halk olacak. Saddam tarihe geçecek, hayatlarını kaybedenler ise, unutulup gidecek.
MONTE EDİLMİ? GAZETECİLER
İ?İN DUA EDİYORUM...
Amerikanın medyaya yakla?ımı yeni bir a?amaya girdi. Gazeteciler 2 inci dünya sava?ında ve en son olarak Vietnam sava?ında Orduların içine alınmı?lardı. Cephedeki askerlerle birlikte hareket ederler, haberlerini ve foto?raflarını sava?ın içinden yansıtırlardı. Gerçek sava? muhabiri bu ki?ilerdi.
Ancak, özellikle Vietnam sava?ında bu uygulama ters tepti ve kamuoyunda büyük bir muhalefetin do?musıyla sonuçlandı. Bunun üzerine uygulama? de?i?tirildi. Gazeteciler cepheye sokulmadan, cephe dı?ı brifinglerle bilgilendirilmeye ba?landı. 1 inci Körfez sava?ında gazeteciler çarpı?ma dı?ı tutuldular.
Irak savayında tekrar eskiye dönüldü ve Amerikan birliklerinin içine, koalisyon ülkelerine ait gazeteciler? alındı. Bunların arasında Türk gazeteciler de var.
Bu gazetecilere belirli kısıtlamalar uygulanıyor. Beraber bulundukları birli?in yeri, ate? gücü gibi stratejik bilgileri veremeyecekler.
Tartı?ma, bu gazetecilerin ne oranda tarafsız olacaklarının etrafında odaklanıyor. Bazılarımız bu uygulamaya kar?ı çıkıyorlar.
Ben farklı dü?ünüyorum.
Bu meslekda?larımız bulundukları yerde gördüklerini yansıtacaklardır. Neden taraflı davrasınlar ki? Bize, o birli?in ya?amını yansıtacaklar, kar?ıla?acakları? güçlükleri, belki de u?rayacakları saldırıyı anlatacaklar. Bu son derece güç ve riskli göreve giden meslekda?larıma ?ans diliyorum. Gerçek sava? gazetecili?i yapacaklar. Tek tavsiyem, içine girecekleri Amerikalı askerlerle özde?le?memeleri ve önce gazeteci olduklarını unutmamalarıdır. Göreceksiniz, bu genç muhabirlerden bazıları belki duygularına teslim olabileckeler, ancak büyük ço?unlu?u görevlerini gerekti?i gibi yapacaklardır. Hepsine ?ans diliyorum ve hiçbir kazaya u?ramadan dönmeleri için dua ediyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da eri?ebilirsiniz.
|