KEMALİSTİM VE
ORDUMU SEVİYORUM
Bazı sözler tehdit yüklüdür, aynı silah gibidirler. Caydırıcı nitelikleri vardır. Ancak çok fazla veya yersiz kullanıldıklarında caydırıcılıklarını kaybederler, aynı silah gibi...
Avrupa Birliği yetkililerinde giderek yaygınlaşan bir hastalık gözleniyor. Sürekli şekilde “... yapmazsanız AB’yi unutun” cümlesini kullanıyorlar. Ancak bunu o kadar çok, o kadar yersiz ve zaman zaman o kadar hoyratça kullanıyorlar ki, caydırıcılığı kalmamaya başlıyor.
Son haftalarda karşılaştığımız birkaç örneği hatırlayın.
Belçika Dışişleri bakanı Louis Michel gibi son derece akıllı bir diplomat, Günther Verheugen gibi Türk toplumunun duyarlıklarını gayet iyi bilen bir isim arka arkaya “Türkiye Kuzey Irak’a asker sokarsa, Avrupa Birliğine giremez” demeçleri verdiler. Hemde ısrarla ve defalarca tekrarlayarak vurguladılar.
Hemen herkes aynı tepkiyi gösterdi: “AB üyesi İngiltere Irak’a girerken diş geçiremiyorsunuz, iş Türkiye’ye gelince arslan kesiliyorsunuz. Irak’a asker sokmak,İngiltere için hayati bir konuysa , Kuzey Irak’ta Türkmenleri korumakta Türkiye için aynı oranda hayatı bir konudur.”
Ankara, bu açıklamanın sadece Kuzey Irak’a girmeme bölümüyle yetinseler, bu mesajın ne anlama geldiğini yine anlardı. “AB’yi unutun” tehdidi ne Türk kamuoyunu ne de Ankara’yı artık etkilemiyor.
Bunun da iki temel nedeni var:
Biri bu tehdidin içinin boş olması, yani inandırıcılığının (caydırıcılığının) kalmaması, diğeri de gereksiz biçimde çok ve olduk olmadık yerlerde kullanılması.
HOYRATLIĞINDA BİR
ÖLÇÜSÜ OLMALI
Bizler kendi yetkililerimizi ölçüsüz konuşmalarından dolayı eleştiririz. Verilen demeçlerin, dikkat edilmediği ve taşra politikacısı gibi, olduk olmadık hedeflere yollandığı zaman ne kadar zarar verdiğini sürekli yazarız.
Aynı durum AB yetkilileri içinde geçerlidir.
İşte en son örneklerinden bir diğeri daha: Avrupa Parlamentosu Türkiye roportörü Hollandalı Arie Oostlander’ın hazırladığı taslak rapor ve verdiği demeçler.
Oostlander özetle, Kemalizmin ve onun dayandığı Ordu’nun, sivil yönetimi kontrol altında tuttuğunu ve bunu da 82 anayasası ile perçinleştirdiğini, anayasa yeniden yazılmadan, Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üye olamayacağını belirtiyor.
Oostlander’ın kafasının ardındaki fikir açık. Aynı görüşler Türkiye’de de seslendiriliyor. Sık sık tekrarlanıyor. Ancak AB Parlamentosu için hazırlanan bu rapor ve demeçler, dışardan gelince ve öylesine hoyratça, öylesine kabaca açıklanınca, yeni roportörün tek amacının, adeta Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmak ve Türk kamuoyunu AB’ye karşı kışkırtmakmış gibi bir kuşku doğmaktadır.
Oysa bıraksınlar, bu sorunları bizler halledelim.
Türk toplumu, Kemalizmin her yöne çekildiğini, Kemalizm adına çok farklı fikirlerin ortaya atıldığını, AB’yi benimseyenlerin de karşı çıkanların da Kemalist şemsiye altında bulunduğunu biliyor.
Türk toplumu Kemalizm ve TSK’nın işlevi gibi konuların AB tarafından bir dayatmaya dönüştürülmesini istemiyor.
Türk toplumu, kendi askeriyle karşı karşıya getirilmekten hoşlanmıyor. “Ya AB veya MGK” gibi basit denklemler kurulması, “Kemalizmden vazgeçin” gibi, bir AB Parlamentosu roportörünün boyunu aşan fikirlerin ortaya atılması ve “tehdit- dayatma” kokan konuşmalar yapılması, Türk kamuoyunda giderek ters tepkiler yaratıyor.
Bu tip yaklaşımlar, 2004 tarihini şimdiden engellemek , AB yanlılarını dahi kızdırmak, AB karşıtlarını kışkırtmak için sergileniyorsa, tebrik ederim, Türkiye aleyhtarları başarılı oluyorlar.
Bir söz Türk kamuoyuna:
Ne yazık ki, bizler hala hangi raporu veya kurumu ciddiye almamız gerektiğini bilmediğimizden dolayı, AB’den her olumsuz ses çıkarana tepki gösteriyoruz. Bir gün öğreneceğiz ve o zaman ne Verheugen, ne de Oostlander’ın açıklamaları gazetelerde dahi yer alamayacak. Ne yazık ki o günlere kadar bu sağırlar diyaloğu sürecek... Bir de unutmayalım ki, AB’ye tam üyelik Türkiye’nin hakkıdır ve birkaç kişinin boşboğazlığı, bu ülkeyi bu haktan vazgeçirmemelidir.
Bir söz AB yetkililerine:
Eğer Türkiye’yi uzaklaştırmak istiyorsanız, bu hoyratlığı sürdürün. Ancak çok iyi bilin ki, bu yaklaşımla hiçbir yere varamazsınız. Eğer Türkiye’yi aranıza almak istiyorsanız, o zaman biraz daha duyarlı ve titiz davranın.
Bir söz de Türkiye’deki AB karşıttlarına:
Türkiyenin geleceği AB’dedir. Atatürk’ün çizdiği bu yolu kimse değiştiremez. Önemli olan “AB Türkiye’yi böler, Türk’ün Türkten başka dostu yoktur” gibi hiçbir tutarlılığı olmayan sloganlara kapılmamak, aynı zamanda AB içindeki Türkiye’yi istemeyenlerin veya Türkiye’yi tahrik etmeyi arzulayanların oyunlarına gelmememizdir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|