DERVİŞ’İN KAFASINI

KARIŞTIRIYORLAR

Kemal Derviş, şu sıralar Türk politikasının en gözde kişisi. Hangi parti veya oluşuma gitse, bazılarına baraj atlatabilecek, bazılarının oyunu daha da yükseltebilecek. Adeta elinde sihirli bir değnek var. Dokunduğu lideri, "Beyaz Atlı Prens" durumuna sokuverecek. 

Buraya kadarı çok güzel. İnsanın başına çok nadiren konan talih kuşu gibi bir şey. Üstelik bu durumun fazla sürmeyeceği de biliniyor. Derviş seçimini yapıp bir partiye girdiği andan itibaren, süpermen görünümü; dokunulmayan, her türlü kuşkunun üstündeki konumu da bitecek. Diğer politikacılar gibi ve bugünkünden farklı şekilde yargılanacak. Eski parıltısı, "kurtarıcı statüsü", daha doğal bir statüye inecek.

Ancak şu sıralarda Kemal Derviş'in durumu çok güç. Birkaç cami arasında kalmış, vereceği kararın sevdiği taraflardan birini kıracağını bilen insanların sıkıntısı içinde... 

Derviş'in dramı, bizce, bugünkü gibi bir durumla karşılaşabileceğini tahmin edip, daha önceden tüm temaslarını ve hesaplarını yaparak, ne isteyeceğini, kimlerle yoluna devam edeceğini tam anlamıyla hesaplayamamış olmasından kaynaklanıyor. 

Bundan dolayı da birkaç cami arasındaymış gibi bir görüntü veriyor. 

Bir yanda Cem-Özkan ikilisi var. 

Kriz öncesinde tam bir pazarlık yapıp görüş birliğine varmadıkları, çeşitli senaryolar üzerinde anlaşıp planlı hareket etmedikleri besbelli. Adeta her biraraya geldiklerinde, birbirlerine "Gözüme bak, ne dediğimi anlarsın" tipi işaretleşmelerle el yordamıyla kader birliği ettiği ikili... Beraber hareket edeceğini açıkça söylediği için, bu söze güvenip kaderlerini ona bağlayarak istifa eden onlarca DSP'li de işin cabası. 

Derviş, moral açısından, Cem-Özkan ve elliye yakın DSP'liye borçlu durumda... 

Öte yandan, Deniz Baykal ve CHP var... 

Sevdiği, güvendiği, bir zamanlar Dünya Bankası'ndan ayrılıp kadroları arasında görev almaya hazırlandığı bir parti. Üstelik Deniz Baykal'ın elinde, oy oranı yükselme trendine girmiş, Türkiye'nin her tarafında teşkilatı hazır bir CHP var. Yeni Oluşumcular gibi sıfırdan başlayarak teşkilat kurmaya gerek kalmayacak. Derviş, seçim atmosferine girilmesiyle birlikte, Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem'in karşılaşacakları çeşitli yıpratma kampanyalarından nasibini almadan yoluna devam edebilecek. Hatta bazı hesaplara göre, seçim sonrasındaki bir koalisyonda rol alabilme şansının, Yeni Oluşumculardan daha yüksek olduğu ileri sürülüyor...     

Kemal Derviş, Deniz Baykal ile konuştuğu zaman bu gerçeklerle karşılaşıyor. İster istemez de etkileniyor. 

Ardından, Cem-Özkan ikilisi ile buluşuyor, bu defa verdiği sözler, kamuoyuna yaptığı deklarasyonlar ve moral bağımlılıklar ön plana çıkıyor.

Bütün bunlara, bir de, Cumhurbaşkanı Sezer'in söylediklerini, şu veya bu yolla Genelkurmay'dan gelen mesajlar ve nihayet en büyük destekçisi olan yerli ve yabancı iş-finans çevrelerini ekleyin... Onlar da Derviş'in kulağına, "Aman sola saplanma, Sosyal Demokrasi laflarına çok kulak asma, geniş taban oluştur. Mehmet Ali Bayar gibi isimleri yanına al" diyorlar...

İşte Kemal Derviş'in bugünkü durumu.

Bu uzun süre devam edemez. Seçim kararı kesinleştikten sonra, şu veya bu şekilde o da kişisel seçimini yapacak ve Türkiye'de politik gelişmeleri derinden etkileyecek.

Kolay değil. Eğer elinizdeki kartlar veya üstünde oturduğunuz topraklar çok değerliyse, alacağınız kararların riski de daima yüksek olur.

Nasıl Ankara Irak konusunda iki cami arasında beynamaz ise, Derviş'in durumu da farklı değil.

Ne demişler, büyük başın derdi de büyük olur...