DTH’Yİ ENGELLEMEYİN...

Yeni bir siyasi hareket oluşuyor. Aralarında Leyla Zana, Orhan Doğan, Celal Doğan gibi insanlar var. Bundan önceki partiler gibi (HEP,DEP,DEHAP) bir Kürt partisi olmayacaklarını, etnik temele dayanmayacaklarını ısrarla  vurguluyorlar. Şimdiki isimleri Demokratik Toplum Hareketi (DTH) sonra değiştirecekler.

İşin ilginç yanı partileşme sürecinde uyguladıkları yöntem.

14 kişilik bir Kurucular Meclisi oluşturmuşlar. Bu heyet, partinin delege sayısını 500 olarak saptamış. 81 il’den bu 500 delegenin 400’ünü halk oyu ile seçmeyi, geri kalan 100’ünü de Kurucu Meclis’in seçmesini planlamışlar. Şimdiye kadar da 56 il’de bu seçim yapılmış. Aralarından Türk-Türk kökenli demeden, tanınmış isimler çıkmış.

Bu toplantılar sırasında dikkat çeken nokta, eski uygulamalarda görülenin aksine PKK ve APO’yu yüceltme yarışına rastlanmamasi. Genel eğilim, İmralı gerçeğini kabul etmekle birlikte, İmralı’dan direktif alınmadan hareket edilmesi. Bunu gerçekleştirecebilecekler mi, yoksa ilerde yine İmralı’nın çekim alanına  girecekler mi belli değil, ancak bugüne kadarki toplantılarda ne bir olay, ne de bir sorun çıkmış.

Ancak bu demokratik gelişme, daha ilk adımlarından itibaren, Devlet bürokrasisini rahatsız etmiş gibi görünüyor. Örneğin, Denizli Valiliği  İçişleri Bakanlığına başvuruyor. “Bu adamlar bürolar açıp toplantılar ve siyasal sürdürüyor, ne yapalım?” diye soruyor.

İçişleri Bakanlığı, Yargıtay başsavcılığına yazı yazıyor. Başsavcılık “ suç varsa siyasi parti yasası dışında, genel hükümler  çerçevesinde belinlenmelidir” yanıtını veriyor.

Kısacası, adeta bir kulp takma hazırlığı izlenimi yaratan yazışmalar yapılıyor.

Umarız, DTH, demokratik kurallar ve yasalar çerçevesinde kaldıkça gereksiz müdahelelerle karşılaşmaz. Bu insanları, meclis dışında tutabilmek için suni suçlar yaratılmaz.

Artık yeni bir döneme girdik. Kimse çatışma istemiyor. Eğer, bu tip demokratik oluşumların önünü tıkarsak, PKK’nın veya aşırı Kürtçü akımların önünü açmış oluruz. Onlar kazanır, bizler kaybederiz.