|
KORKULAR ÜLKESİ
OLUYORUZ...
Türkiye bir süredir korkular ülkesine dönüştü. Eskiden Sevr korkusu vardı. Yabancıların ülkeyi böleceği kaygısı ile yaşanırdı.
Şimdi bunlara bir yenisi eklendi: Mahalle baskısı...
Olası senaryo şu:
AK Parti (AKP) iktidarının her yere hakim olması ve tüm kadroları dindar, eşi türbanlı, kendine yakın kişilerle doldurması, giderek öyle bir ortam yaratacak ki, toplum bu sembollere bakıp muhafazakarlaşacak. Daha da tehlikelisi, toplumdaki gerçek dinciler, tarikatlar, hatta AKP’ye sempatik görünmek isteyenler “mahalle baskısına” başlayacaklar.
Örneğin, üniversitelere girecek türbanlılar, başı açık olanlara “Sen dinsiz misin, neden başını kapatmıyorsun?” demeye başlayacaklar...
Geçenlerde olduğu gibi, otobüsleri durdurup namaz kılmak isteyecekler...
Ramazanda açık kalan restoranlar veya barlar basılacak, oruç tutmayanlar rahatsız edilmeye başlanacak...
Karşı çıkmaya kalkanlar “dinsizlikle” suçlanacak.
Böylesine dalga dalga gelişen ortam, bir süre sonra başı açık kadın bırakmamaya dönüşecek...
Yukarıdaki senaryo, kimine göre çok abartılı, kimine göre ise son derece gerçekçi.
Ne olursa olsun, toplumun bir bölümünü son derece rahatsız ediyor.
Mahalle baskısı herkesin bildiği, yaşadığı bir olgu. Mahalledekilere ayak uydurmak, onlara ters düşmemek, tek başına kalmamak, itiraz etmeye çekinmek veya korkmak... Bütün bunlar bilinen, hatta her gün birçoğumuzun yaşadığı durumlar. Yani hiç yabancımız değil.
Bundan dolayı, “mahalle baskısı” olasılığına inanılıyor. Bundan dolayı, kuşku ve kaygılar artıyor...
Bu gidiş nasıl değiştirilebilir?
Gelinen noktada da tek sorumlu görülüyor. O da AKP iktidarı.
Eğer iktidar üniversitelere türbanı sokarsa, YÖK ve Anayasa Mahkemesi’ndeki değişiklikleri gerçekleştirirse, orta ve uzun vadede “mahalle baskısının” artacağına inanılıyor.
Peki, bu durumda ne yapılmalı?
Gidişi durdurmanın hiçbir yolu yok mu?
Şu andaki tartışmalara bakarsak, iki yöntem ön plana çıkıyor:
- İKTİDARI ETKİLEMEK VE VAZGEÇİRMEK
Bazı kesimler, bu konuda iktidarı her yönden ablukaya almak, her atılan adıma karşı çıkmak ve gerilimi en üst düzeyde tutmak istiyorlar. Yargı, rektörler, özel sektör, sivil toplum örgütlerini ayaklandırıp, iktidarı bu değişikliklerden vazgeçirmeyi hedefliyorlar.
İktidarı yalnız bırakıp, bu Anayasa’nın, Türkiye’nin değil AKP’nin Anayasası olduğu damgasını vurup uzun soluklu bir mücadele amaçlıyorlar.
Bu senaryo, ancak ekonomi bozulursa işleyebilir. O zaman da çok geç kalınmış olur. İktidar, çoğunluğuyla Anayasa’yı çıkartır ve uygulamaya sokabilir.
- ASKER BASKISI:
Bir kesim daha var ki, gerilimi TSK aracılığı ile yükseltmek ve askerin mücadele edeceğinin işaretlerini vermek istiyor.
Ben, Türk Ordusu’nun bir darbe yapmak isteyeceğine inanmıyorum. Ancak yine de gelişmeler, AKP liderliğinin genel tutumuna ve taraftarlarının yaklaşımına bağlı olacaktır.
Acaba başka çıkış yolu yok mu?
Mahalle baskısına karşı çıkılamaz mı?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|
