BUNUN ADI CEZA

DEĞİL,  ÖLÜM MESAJIDIR

Bunca yıldır gazetecilik yapıyorum, böylesini hiç görmedim.

Düşünebiliyor musunuz, Doğan Yayın Holding yasalara uygun şekilde, Alman guruba sattığı hisseleriyle ilgili anlaşmayı, defterlerine geç intikal ettirdiği, bu şekilde de yaklaşık 2.5 milyon dolar vergi kaçırdığını iddia eden maliye denetçileri, bu sözde usulsüzlük için yaklaşık 500 milyon dolarlık bir ceza tahakkuk ettiriyor. Üstelik yasalar da Doğan Yayın Holding’e hak veriyor. Ancak denetçiler açıkça “Biz yasaları böyle okumuyoruz. Bizim yorumumuz farklı ”deyip cezayı kesiveriyor.

Bunun akla mantığa uyan bir yanı yok.

Bu, bir ihmalin cezalandırılması değil.

Tam aksine, bu Doğan Yayın Grubunu yok etmeye yönelik bir savaştır.

Size bir tesadüften söz etmek istiyorum.

AKP’ye yönelik kapanma  davası 15 mart 2008’de açıldı.

Tam 3 gün sonra, 18 mart 2008 günü bu grubun beş şirketine 20 denetçi baskın yaptı ve 330 gündür hesaplar didik didik ediliyor. Denetçilerin “bir şeyler bulmak için girdikleri herhangi bir incelemeden eli boş çıktıkları görülmemiştir.” Ancak bu kadarı görülmüş bir şey değil. 2.5 milyon dolarlık bir kuşkuya yaklaşık 500 milyon dolarlık ceza.

Sizce bu gerçekten bir ceza mıdır, yoksa nükleer bombayla her şeyi mahvetme niyeti midir?

Tarihin en büyük cezasıyla belinin kırılması istenen bu grubun tek hatası da, iktidarı eleştirmek.

Bu olayın bir maliye denetlemesiyle ilgisi yoktur.

Bu olay, Erdoğan’ın verdiği direktiflerin yerine getirilmesidir.

Ancak, AKP iktidarının unuttuğu bir nokta var.

İktidarlar gelir geçerler.

Medya ise daima kalır.

DİNLEMEYE TEK

ÇARE : KONUŞMAMAK

32.GÜN  programını izleme fırsatınız oldu mu? Eğer izlemedinizse, 32.GÜN haber sitesine  (www.32gunhaber.com  veya  www.otuzikincigunhaber.com) girin ve mutlaka bir bakın.

Bu haftanın konusu, telefonların dinlenmesi olayı idi. Konuyu en iyi bilen uzmanları bir araya getirdik. Karşımıza bambaşka bir manzara çıktı.

Meğer hepimiz dinleniyor veya  dinlenebiliyor muşuz.

Peki ne yapalım? Dinlenmeden nasıl kurtulabiliriz sorularına da yanıt  aradık. Sonunda öyle bir noktaya gelindi ki, galiba  telefonda konuşmamaktan başka çare yok.

Anlaşılan, hem resmi istihbaratçılar, hem de özel kuruluşlar hemen herkesi dinliyorlar. Kimi sözüm ona izin alıyor, kimi izin falan da almadan dinlemeyi sürdürüyor.

Sonuç: Mutlaka bir yasa çıkarılmalı ve kesin bir denetleme getirilmeli. Bunun başka bir çıkışı yok.

SEVİGEN BU BASKIYA

DAYANABİLECEK Mİ?

Sevigen, CHP’nin önemli isimlerinden biridir. Adeta bir er gibi çalışan, Genelbaşkanına  toz  kondurmayan, her şeyiyle liderine bağlı bir siyasetçi portresi çizerdi. Bugün geldiği durum da, bu resmi özetliyor. Siyasette bir yara aldınız mı, yırtıcı balıklar etrafınıza doluverir.

Bugün Sevigen, siyaset arkadaşları tarafından saf dışı edilmeye çalışılıyor, ancak lideri tarafından korunuyor.

Ancak, çok tehlikeli bir süreç yaşanıyor. Sevigen’in  yolsuzluk yapıp yapmadığı belli değil. Siyasette belirsizlik çok kötüdür. Bu süreci yönetebilmek  büyük maharet ister.

Bende bilemiyorum. Sevigen haklı mı haksız mı bir yargıda bulunamıyorum. Ortada bir gariplik var da, ne olduğu net değil. Sevigen’in gerçek siyaset ustası olup olmadığı şimdi belli olacak. Ya köpekbalıklarına mağlup olacak veya yaralarını sarabilecek.

SELENDİ 2006’yı

MUTLAKA DENEYİN...

İstanbul’un bence en cazip ve en pırıltılı çiftlerinden biri Akın-Gülin Öngör çiftidir. Hayata bakışları, kendi yaşamlarında aradıkları kalite ve dünyalı duruşlarıyla, benim tadına doyum olmaz insanlar listemin tepesindekilerden biridirler.

İnanılmaz keyifli yaşamlarının bir bölümünü de, Manisa’daki, Sarnıç köyünde kurdukları bağlardan ürettikleri şarap merakı kaplıyor. Merlot, Şiraz ve Cabarnet Sauvignon üzümlerinin karışımından Selendi’yi yaratıyorlar. Şu sıralarda 2006 rekoltesi çıktı. Hiçte kolay bir iş değil. İki yıl boyunca, Fransız meşe fıçılarda 14 derece ısı ve 85 derece rutubette dinlendirilmiş 3.500 şişe.

Müthiş bir tad. Harika bir keyif.

Akın-Gülin ikilisinin farkını nasıl anlayacaksınız ?

Şişelerin etiketlerinde Birol Kutadgu’nun bir resmi konmuş.

Elde edilecek kar da, Gülin’in isim anneliği yaptığı, Kız Meslek Lisesine gidiyor.

Hepimizin bir yaşam tarzı var. Kimimiz sadece para, kimimiz şöhret peşinde koşar , kimi ise ne istediği bilemeden yaşar.

Akın ile Gülin’i hepimizden ayıran da işte bu. Bu çift neyi seviyor, neden haz alıyorlarsa, onu yapıyorlar.

Bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi ?

ESKİYEN “ARKADAŞ”

 “Arkadaş” deyince herkesin aklına Melike Demirağ gelir.. Yılmaz Güney’in bir sinema klasiği olan “Arkadaş” filminde oynayan Melike Demirağ, aynı zamanda şarkıyı da seslendirmiş ve 70’li yılların en popüler isimlerinden biri olmuştu.. Dönemin siyasi fırtınalarından O da payını aldı, bir dönem yurt dışında yaşadı.. Türkiye’ye döndükten sonra da gözden uzak bir hayatı tercih etti.. Ve şimdi, 11 yıl sonra yeni albümüyle muhteşem bir dönüş yaptı.. Adı da “Geri Dönüşüm”. Bu isim hem Demirağ’ın müziğe geri dönüşünü simgeliyor hem de çevreci bir mesaj içeriyor.. Hafızamızdan silinmeyen “Arkadaş”ı yıllar sonra tekrar Demirağ’ın sesinden dinlemek ve yeni şarkılarıyla tanışmak büyük keyif.. Albüm Doğan Müzik’ten çıktı.. 0 212 4136040

SATIRLARDA FRANSA’YA YOLCULUK

Nedim Gürsel Türkiye’nin yetiştirdiği en değerli yazarlardan biri.. Aldığı sayısız ödül ve birçok dile çevrilen kitapları da bunun bir kanıtı.. Ünlü yazarın son kitabı yaklaşık 40 yıldır yaşadığı Fransa’yı anlatıyor.. Adı “Hatırla Barbara”.. Kuşkusuz bu bir gezi kitabı değil.. Gürsel’in öykü tadındaki anılarıyla ve özgün kalemiyle renklendirdiği bir Fransa yolculuğu.. O’nun kalemiyle başta Paris olmak üzere birçok Fransız şehrinin keşfe değer köşelerinde dolaşıyor, adeta sokakların kokusunu duyuyorsunuz.. Fransa’yı bilenler için eşsiz bir hafıza tazeleme yöntemi.. Bilmeyenler için de keyifli bir keşif yolculuğu.. Doğan Kitap’tan çıkan “Hatırla Barbara” yı edinmek isteyenler 212 246 52 07’yi arayabilirler..

NASIRINA BASMA Kİ, O DA

SENİN NASIRINA BASMASIN

Başbakan Erdoğan ile İsrail yetkilileri arasındaki itişme sanki bitmeyecekmiş gibi bir hal almaya başladı. Bu gidiş hiç hoş değil.

Cumhurbaşkanı Perez başlattı.

Erdoğan sert bir yanıt verdi.

Erken seçim öncesinde politikacılar bu düelloyu pek siyasi malzeme yapmadılar. İsrail devleti genelde havayı yumuşatır bir tutum izledi.

Beklenmedik anda, İsrail Kara  Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi tüy dikti.

Bakalım önümüzdeki günlerde yeni bir tırmanmaya girecek miyiz, belli değil.

Aslında Başbakan, Sabah yazarı Erdal Şafak ile yaptığı son konuşmada, Davos konusunu bir fetih havasına sokmak istemediğini, işin tadında bırakılmasının daha doğru olacağını, İsrail ile ilişkilerimizin Türkiye’nin çıkarlarına uygun şekilde devam ettirilmesi gerektiğini söylemişti.

Doğru ve soğukkanlı bir yaklaşımdı.

Umarız böyle devam eder.

İsrail Hava Kuvvetleri Komutanının sözleri de fevri, ancak bunu da fazla uzatmamakta yarar var.

Karşılıklı olarak bilinmesi gereken, eğer kimin kime daha çok zarar verebileceği yarışı başlarsa bundan herkesin zarar göreceğidir.