Mehmet Ali Birand
 
Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
 
 

Yine sapla samanı karıştırmaya başladık.

İsrail'in Gazze'deki katliamına, dünya'nın gözüne sokar gibi, kimseleri umursamadan, çoluk çocuk demeden insanları öldürmesine hepimiz tepkiliyiz. Ben, bunca yıldır  ilk defa, bu köşe'de İsrail'in  cinayet işlediğini, bu duruma göz yuman ABD'nin de suça katıldığını yazmıştım.

Kamuoyundaki infial son derece haklı.

Başbakan da, şimdiye kadar ilk defa İsrail'in askeri bir harekatına büyük bir tepki sergiledi. AKP iktidarı, yine ilk defa, İsrail ile ilişkileri zedelemek pahasına, ağır konuşuyor, kampanyalar açıyor, Arap ülkeleri first lady'leri İstanbal'da doruk yapıyor. Türkiye ilk defa, böylesine yaygın bir karşı duruş sergiliyor.

Bütün bunlar, İsrail'in Gazze'deki  tutumu karşısında doğal görülebilir. Bu kadar olmasa dahi, Avrupa'da da sert tepkiler var.

Ancaaak, bizdeki gelişme belirli bir sınır içinde kalmıyor. İsrail aleyhtarlığı, yahudi düşmanlığına dönüştü.

İktidardan kaynaklanan tepkiler,  aşırı dinci gurupların harekete geçmesine yol açtı. Bir bölüm  medyadaki yazılar, yapılan gösteriler, açılan  afişler işin amacını ve tadını kaçırma noktasına geldi.

Bazı otellerde, dükkan, lokantalarda “Buraya köpekler, Yahudiler ve Amerikalılar giremez” sloganları görülmeye başlandı. Türk vatandaşı  Yahudilerin cep telefonlarına  yollanan ölüm tehditleri, açıkça yapılan hakaretler, artık tehlike sınırına dayandı.

Nitekim, Türk Musevi Cemaati uzun yıllar sonra ilk kez kamuoyunu bir açıklama yaptı. Türk Yahudileri imzasıyla basına veriler  bildiride “Türkiye Cumhuriyeti'nin ayrılmaz bir parçası olan biz Türk Yahudileri bazı yayın organlarının dinimizi aşağılayan, hakaret eden ve bizleri hedef gösteren söylemlerine maruz kalmış olmaktan dolayı derin üzüntü duymaktayız” deniyor.

İşin kötüsü, iktidar aşırı dincilerin Gazze fırsatından istifade bu ülkede Yahudi ve batı aleyhtarlığını körüklemesine seyirci kalıyor.

Tehlike büyüktür.

Şahin, bir yerlere mesaj yolluyor

Bunca gürültü arasında kaybolup gitti. Dikkatli gözler farkına vardı, ancak genel kamuoyunda kaybolup gitti.

İbrahim Şahin'in, Ergenekon çerçevesinde verdiği ifadesinin basına yansıyan bölümlerinden söz ediyorum.

“2008 yılının son üç ayında Cemil Çiçek terörle mücadelede yeni oluşuma gidileceği konusunda bir açıklama yapmıştı. Bu oluşumla ilgili olarak Genelkurmay'dan  Metin paşa ile Bekir Kalyoncu  paşa bu yeni oluşumun  müsteşarlığına benim getirileceğimi  ve hazırlık yapmamı söylediler. Bununla ilgili düşüncelerimi sordular. Ben de asker, polis ve MİT'in birlikte çalışması halinde terörle mücadelede başarılı olacağı düşüncelerimi anlattım. Yeni oluşumda görev almak üzere önceden özel harekat polislerinden, 30 yaşın  altındaki askerlerden liste hazırladım. Bana “300 kişi seçeceksin” dediler. Ben bu listeyi oluşturuyordum. Ele geçen S1 buna ilişkilidir” 

Bu sözler bence çok önemli.

Önemli oluşunun nedeni, bu açıklamanın İbrahim Şahin'den gelmesi.

Şahin, Susurluktan başlayarak bugüne kadar çok önemli roller üstlenmiş bir insan. Bu rollerin bir bölümü yasalar çerçevesinde olsa dahi, bir diğer bölümü oldukça tartışmalı. Yasa dışı faaliyetlerden dolayı ceza almış bir polis.

Şimdi söylenince bu sözlerin anlamı çok başkalaşıyor.

Susurluk soruşturması sırasında polisi de, askeri de kendilerine güven duyduklarından, başlarına birşey gelmeyeceği gibi bir tutum içindeydiler. Ergenekon ile birlikte durum değişmiş gibi görünüyor. Artık “dokunulmaz” kişi kalmadı. Daha da ötesinde, böylesine büyük bir davada “kaza  kurşunu sonucu” mahkumiyet olasılığı da artıyor.

İşte böyle bir ortamda İbrahim Şahin'in, kime gittiği çok net olmasa dahi, birilerine mesaj  yolladığı açıkça anlaşılıyor.

Nedir bu mesaj?

Şahin sanki, “Arkadaşlar, bu işlere ben sizin desteğinizle girdim. Vatan-millet dediniz ve bende inandım. Şimdi topun ağzındayım” diyor ve ekliyor:

“Ya beni bu kargaşadan kurtarın veya bende sizleri ortaya çıkarırım. Zira sizi çok iyi tanıyorum”

Bu mesajı alması gerekenler, acaba gerçekten birşeyler yapabilecek durumdalar mı? İbrahim Şahin'i, daha önceki gibi kurtarabilirler mi?

İşin o yanını bilecek durumda değiliz.

Zamanla anlaşılacak, ancak Şahin kendini, vatan-millet için hapse sokturmamakta  kararlı görünüyor.

Tuncay Güney'in ilginç cazibesi

Tuncay Güney bir olay haline dönüştü.

Onu ilk defa Ergenekon iddianamesine giren ifadeleriyle ve bazı gazetelerdeki söyleşileriyle tanımıştık. Ardından Kanada'ya kaçtı ve oradan canlı bağlantıyla televizyona  32.GÜN çıkarmıştı. Ardından bir daha 32.GÜN'de  ekranlara geldi. Gazetelerdeki söyleşileri arttı ve nihayet TRT'de 3,5 saat, anlattı, anlattı, anlattı.

Ancak, işin garip yanı Tuncay Güney, genelde hep aynı iddiaları tekrarlıyordu. İnanılmaz  ve daha da önemlisi ispat edilemez iddialarla karşımıza çıkıyordu. Buna rağmen reyting  rekorları kırıyor. Toplum, hem inanmıyor. Hem aynı şeyleri dinliyor, hem de ısrarla izliyor.

Neden acaba?

Nedir bunun sırrı?

Bu insanın ne gibi bir cazibesi olabilir ki, hepimizi peşinde koşturuyor?

Bence, hepimizin içindeki komploculuk, komplo teorilerinden hoşlanma  merakı ve  yalan yanlış dahi olsa, başkaları hakkındaki dedikoduları dinlemekten aldığımız zevk...

Tuncay Güney bizden biri ve nabzımıza göre konuşuyor. Adamı boş yere  yerden yere vurmayın, zira  her kesim bir başka  nedenle onu izliyor.

Altan Tan'ın kitabını mutlaka alın
TİMAŞ'ın piyasaya çıkardığı “Kürt Sorunu” (Ya Tam Kardeşlik ye Hep Birlikte Kölelik) kaçırılmaması gereken bir kitap.

Altan Tan kendi başına bir marka. Birikimi ve soruna farklı yaklaşımı, onun değerini arttırıyor.

Osmanlılardan bugüne Kürt tarihini ve bugün yaşananların analizini son derece gerçekçi şekilde yapıyor. Babasını,  Diyarbakır hapishanesinde kaybetmesine rağmen, satırlarına hislerini yansıtmamayı çok iyi bilmiş.

Türkiye'nin en önemli sorununa,  Altan Tan'ın önemli bir katkısı olan bu kitap da kaçırılmaması ve mutlaka kütüphanenizde bulunması gerekenlerden biri.

28 Şubat'tan 27 Nisan'a
1997 yılının 28 Şubat gününden 2007'nin 27 Nisan'ına kadar geçen süre, herhalde yakın  Türk tarihinin en dramatik dönemidir.

Refahyol hükümetinin  28 Şubat günü post modern bir darbeyle devrilmesinden, AKP'nin iktidar olması ve 27 Nisan gecesi, bu defa farklı bir muhtırayla  karşı karşıya kalmasına kadar geçen dönem, Şamil Tayyar'ın  piyasaya çıkan yeni kitabında  hikaye ediliyor. Timaş'ın yayınladığı çalışma, çoğumuzun  unuttuğu ayrıntıları hatırlatıyor. Titiz bir inceleme ve kolay okunan bir kitap.

Tayyar, 28 Şubat dönemindeki komploları ve Refahyol'un nasıl düşürüldüğünü çok iyi anlatıyor.  Kitabın 28 Şubat ile ilgili bölümü, özellikle 2003-2007 dönemine  oranla çok daha iyi işlenmiş. Hem içerik, hem de belgeler çok daha iyi ve titiz şekilde hazırlanmış.  Yakın geçmişimizle ilgilenenlerin kütüphanesinde bulunması gereken bir çalışma.

 

                                                                                                       17 Ocak 2009 POSTA



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…
- Özerk Kürdistan açıklaması...