Çıldırmamak imkansız. Birkaçını buraya taşımak istiyorum: Her şey gözümüzün önünde oluyor! Devletin elinde 125 bin makam aracı bulunuyor. Bakımı, yakıtı ve şöförü ile Türkiye makam aracı saltanatını pahalıya ödüyor. Borç yükü giderek artıyor. Kamu araçlarının yarısı satılmalı, 250 milyon dolara yakın gelir, borçların kapatılmasında kullanılmalı. Kamuya ait makam araçı sayısı: Türkiye 125.000, Almanya 15.000, İngiltere 12.000, Japonya 10.000. Her şey kulağımızın dibinde oluyor! Kamuda uluslarası görüşmeye açık 162 bin telefon var. Bunların devlete maliyeti yılık 60 trilyon TL. Kamunun elinde 19 uçak bulunuyor. Türkiye bu saltanat düşkünlüğü yüzünden yükselemiyor, irtifa kaybediyor. Sorun net, çözüm açık!... Ödediğimiz vergiler doğru yerde kullanılmalı. Kamuya ait özel uçak sayıları:Türkiye 19, Kanada 17, Almanya 14, Pakistan 7, Portekiz 4, Norveç 3, Yunanistan 1. Her şey burnumuzun dibinde oluyor! Kamuya ait 335 bin lojman var. Her 9 kişiye bir lojman düşüyor. Kıt ücretleriyle geçinmeye çalışan bir çok ünvansız ya da düşük ünvanlı personel bunlardan yararlanamıyor. Villa benzeri lojmanlarda oturanlar ise evlerinden kira alıyor. Lojmanların yarısı satılmalı. Elde edilecek 6 milyon dolarlık gelirle borç yükü azaltılmalı. Geriye kalan lojmanlardan gerçek ihtiyaç sahipleri yararlanmalı.Ver ver yetmiyorÇıkar ilişkilerine dayalı olaylar, hantal devleti besliyor. Bakanlık sayıları sürekli artıyor. Her 15 milletvekiline 1 bakanlık düşüyor. Devlet vatandaşın 10 yıl gerisinden geliyor. Bakanlık sayıları yarı yarıya azaltılmalı.Diğer ülkelerdeki bakanlık sayısı:Japonya 12, Amerika 14, Fransa 14, Almanya 15, İngiltere 20, Çin 26, Türkiye 36, Hindistan 38. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygünden mektup aldım. Çarşamba günkü "Tedirginim, zira size güvenmiyorum" başlıklı yazımla ilgili ve destekler nitelikte veriler yollamış. Bizlerle alay ediyorlar... Onu da yapamıyor. Elini neye atsa kötü sonuç alıyor. Yolsuzluk diz boyu.Bana doğru dürüst çalışan kaç devlet kurumu gösterebilirsiniz, merak ediyorum.Peki, bu bürokrasiyi bu noktaya kim getirdi.Bizler....Siyasetçiler, ara rejimler, olağanüstü durumlar... Hepsi katkıda bulundular. İyiler kaçırıldı, kötüler getirildi.İşe göre adam yerine, "tanıdıkları" "partililer" veya "aynı dünya görüşünü paylaşanlar" seçildi.İşte bu noktaya böyle geldik.Kendi düşen ağlamaz. Hükümet borç batağından kurtulmak için abuk subuk, olmadık her şeyden, uçan kuştan vergi almaya çalışıyor. Oysa kendi kemer sıkmaya hiç mi hiç yanaşmıyor.  Böylesine hovardaca para harcayan bürokrasi bari doğru dürüst iş yapabilse, canım yanmayacak.