Mehmet Ali Birand
 
Artık, birbirimize yalan söylemeyelim...
 
 
İstanbul'daki Hristiyan-Müslüman toplantısı, belki de ilk defa gerçeklerin birbirimizin yüzüne söylenmesine vesile oldu. Ismail Cem bir “İlk”i gerçekleştirdi.

Çırağan Sarayındaki toplantı'nın bu kadar yoğun katılımlı geçeceğini kimse tahmin etmiyordu. Hele basında bunun, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in bir “entellektüel gösterisi” olacağını tahmin etmiştik. Birkaç dost bakan, birkaç düşünür ile bir araya gelecek, devletin fonları kullanılacak ve al sana “Uluslararası” bir toplantı.

Hem dünya'ya kendimizi tanıtmış (!), hem haklı davamızı anlatmış (!) hem de gücümüzü göstermiş (!) olacaktık.

Tam tersi gerçekleşti.

İnsanlar bizi, kendi kendimizi gördüğümüzden daha ciddiye aldılar ve rekor düzeyde bir katılım oldu.

İstanbul ziyaretçileri kıskandıracak bir bahar havası yaşarken, “bedavaya” denilebilecek bir maliyet ve herkesin taktirini alan bir organizasyon ile, ilk defa Müslüman ve Hristiyan dünyasının siyasi temsilcileri, birbirlerine içlerini döktüler.

11 Eylül öncesinde bu tip toplantılarda taraflar birbirlerine çiçek atarlardı.

Farklı olmalarına rağmen, birbirlerini büyük bir anlayış ve tolerans ile karşıladıklarını anlatırlar, birbirlerinin iyi taraflarını yüceltirler ve ayrıldıktan sonra da “şu müslümanların ne kadar kaba , görgüsüz ve gayri medeni” oldukları veya “şu hristiyanların bir kaşık suda yok edilmeleri gereği” üzerinde uzun tartışmalar yapılırdı.

BU DEFA, GERÇEKLER ORTAYA KONULDU…

Bu defa çok farklı bir toplantı yaşandı.

Aralarında diplomatlar, siyasetçiler ve bilim adamları olan grup, birbirine gerçkeleri söyledi.

Fransız Dışişleri Bakanı “İstanbul tılsımından yararlanıp, birbirimize çiçek atmak yerine, doğruları söyleyelim” diyerek buzları kırarken, Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer Çok açıkça “Müslümanlar kendi kendilerine toleranslı davranabiliyorlar mı? Önce kendi hesaplaşmanızı yapmanız gerekmez mi?” sorularını sordu.

Iki günlük konferansta doğrular tartışıldı.

Müslümanlarla Hristiyanların kültürel açıdan hem birbirleri hem de kendi kendileriyle hesaplaşmalarının henüz bitmediği ortaya çıktı. Üzülerek söylememiz gerekir ki, Müslüman dünyasının durumu, Hristiyanlarınkine oranla çok daha ağır. Bizler daha kendi eleştirilerimizi yapamadığımız gibi, çoğumuzdaki demokrasi eksikliği (Allahtan Türkiye hariç) İslamın, bir baskı rejimi gibi kullanılmasına yol açıyor.

Konferasta benim not defterime takılan notları da şöyle özetlemek isterim:

- Müslümanlar, Hristiyanların kendilerine bakmalarından nee kadar rahatsız olduklarını, sanki her doğruyu kendileri bilirlermiş gibi davranmalarının yarattığı nefretin nasıl arttığını anlattılar.
- Konferansta iki türlü Müslüman vardı. Biri zengin, diğeri fakir. Zenginler sadece kendilerinden söz ettiler. Bir an için dahi fakir müslümanların sorunlarına değinmediler. Batıdan nasıl komplekslendiklerini anlatmakla yetindiler. Zenginliklerine rağmen etkinliklerini kullanamamanın ezikliğini gösterdiler ve sadece eleştiri yaptılar.
- Müslüman ülkeler, bugünkü suçlamalardan kurtulmak için demokrasiye geçmekten başka hiçbir çareleri olmadığını ilk defa gördüler. Tek adam ve baskılı sistemlerle bir yere gidemeyecekleri ortada.
- Hristiyanlarda farklı değillerdi. Onlar da, hala Müslümanlara ders vermekten vazgeçmiş değiller. En çok üstünde durdukları nokta “Müslümanlar kendilerine saygı gösterilmesini istiyorlarsa, onlar da ülkelerindeki Hristiyan azınlığa saygı göstersinler” idi.
- Toplantıya katılan Arap ülkeleri çok tepkiliydiler. Filistin konusunda daha sert konuşmalar ve daha sert açıklamalar beklediklerini söylediler. Oysa aynı ülkelerin Filistinliler için laftan başka hiçbir şey üretmedikleri ortada.

Bunlar dışında çok şey konuşuldu. Sayısız ikili görüşme gerçekleşti.

ABD YOKTU, ANCAK VARLIĞINI HİSSETTİRDİ

İlk defa Amerika'nın, Rusya ve Çin'in katılmadığı Uluslararası bir toplantı yapıldı. Ancak özellikle Washington'un gölgesi konferanstaydı. Bağırıp çağıranlar ABD'yi yerden yere vuranlar dahi, iş yazılı açıklamaya gelince sus pus oluyorlardı.

Aslında Amerika'nın konumu giderek güçleniyor. Süper Güç konumu giderek yaygınlaşıyor. Ancak aynı zamanda da, Batıyı taşlamak isteyenlerin tek hedefi durumuna giriyor.

Washington yükseldikçe, düşüş noktasına yaklaşıyormuş gibi görünüyor.

Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- Yiyin efendiler...
- BUGÜN HEM POLİS, HEM PKK SINAVDAN GEÇECEK
- MHP'nin Türkiye'ye verdiği büyük zarar
- Türkiye yıllardır AB’nin vize uygulamasına itiraz edip durur. 1974’te Almanya’nın başlattığı ve 36 yıldır sürdürülen vize anlayışı çoktan değişti.
- Cemaat, efsaneleşen gücü’nün esiri oluyor…
- MİLLİ GÖRÜŞ, GÜLEN’İ GÖLGELEDİ…
- 12 EYLÜL BELGESELİ BAŞLIYOR…
- 32.Gün ile birlikte büyüdük... Göz açıp kapayana kadar geçmiş. Daha dün Ali Kırca...
- KAVGA BEKLENİYORDU, TAM AKSİ ÇIKTI...
- BİZ NEDEN KIZIYORUZ, ASIL SARKOZY UTANSIN...
- ERDOĞAN’IN AMACI BATI’YA SIRT DÖNMEK DEĞİL...
- CNN TÜRK’ÜN GİZLİ KAHRAMANLARINI TANIYIN…
- Yahudi aleyhtarlığını kışkırtıyoruz…
- Emekli Albay Arif Doğan öyle sözler söylüyor...
- Avrupa, Anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyor
- 1'inci köprüye karşıydım, bugün ise destekliyorum...
- Ermeniler, bize muhtaç olacak kadar fakir değil…(3)
- ERDOĞAN VE İHH KAZANDI, KAYBEDENLER İSE...
- Yine Ermeni çalışıyor, yine Türk seyrediyor...
- Ermeniler Türkiye'yi, alkışçılara şikayet edecek (2)
- ERDOĞAN, DOĞRUSUNU YAPIYOR...
- Genelkurmay sivile açılıyor
- Sevgili Dostlar,
- Artık PKK’dan çok, genç Kürtler korkutuyor…
- Özerk Kürdistan açıklaması...